6 Ekim’de İstanbul’u Kim Kurtardı?
6 Ekim’in “İstanbul’un Kurtuluşu” olarak kutlandığını bilmeyen yoktur. Ancak bu kurtuluşun ne olduğunu, neyi ifade ettiğini bilen azdır. Hatta bugünü İstanbul’un Fethi ile karıştıranların sayısı da azımsanmayacak kadar çoktur.
Peki nedir bu İstanbul’un Kurtuluşu?
Mondros Ateşkes Antlaşmasının ardından başta İngiltere olmak üzere, itilaf devletlerine ait donanmalar silahsızlandırılmış olan Çanakkale boğazından geçerek 13 Kasım 1918’de İstanbul’u işgal ettiler.
Bu işgal, Osmanlı Devleti’ne “siz artık bittiniz” demek oluyordu.
Yüzlerce yıldır yedi düveli korkudan titreten büyük Osmanlı’nın başkentinde düşman askerleri ellerini kollarını sallayarak geziyor, kimseden ses çıkmıyordu. Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur derler ya, İstanbul’daki manzara da bunu yansıtır cinstendi.
İngilizler İstanbul’u işgal edip, beş sene burada kalarak ne elde etmeyi umuyorlardı?
Bize anlatılan; Türklerle bol bol futbol maçı ve partiler yaptıkları.
Ancak sonraki gelişmelerden de anlıyoruz ki Osmanlı’nın ortadan kaldırılışı ve sonrasına yönelik ciddi çalışmalar içerisine girilmiş.
1 Kasım 1922’de Osmanlı resmen yıkılıp, Padişah şehri terk ettiğinde İngilizler hala İstanbul’daydı.
Hatta bir sene daha İstanbul’da kaldılar.
Padişah yok, asker yok, İngilizler bir sene İstanbul’da ne yaptılar?
Lozan Barış Antlaşması’nın 24 Temmuz 1923’te imzalanmasının ardından, 29 Ağustos’ta İngiliz Generali neden Sumer Palas’ta ziyafet verdi? Neyin kutlaması yapıldı? Yaklaşık bir ay sonra da -19 Eylül- Beykoz’da bir Garden Parti düzenlenmiştir.
Sonra ne oldu?
Cumhuriyet’in ilanından 27 gün önce, 2 Ekim 1923’te, törenler ve alkışlar eşliğinde, Fındıklı açıklarındaki Arabic isimli bir vapura uğurlanan düşman güçleri İstanbul’dan ayrıldılar.
Tam dört gün sonra, 6 Ekim’de, Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3. Kolordu İstanbul’a girdi.
Rahat bir şekilde İstanbul’u işgal eden İngilizler, partilerle, ziyafetlerle yine rahat bir şekilde şehri terk ettiler.
Eğer buna kurtuluş diyorsak;
Kim, ne karşılığında kurtardı?
Vedat Yılmaz’ın kaleme aldığı bu yazı, 7.10.2015 tarihinde Fıtrat Haber sitesinde yayımlanmıştır.