KUR’AN TALEBESİ MÜRİTLİĞİ

Birini beş, diğerini altı ay önce kaleme aldığımız iki adet yazımızın[1] ardından geçtiğimiz günlerde dört bölüm halinde yayınlanan bir başka çalışmamızda da Kur’an’ın yorumlanmasının nelere yol açtığını, Kur’an üzerinde bireysel çalışma yapmanın nasıl devasa yanlışları doğurduğunu ortaya koymaya çalıştık. Bu çalışmaların ardından belli kesimlerden gelen tepkileri birkaç maddede toplamak mümkündür.

Yazılarımıza gösterilen tepkiler içinde aslan payını üslup konusunun oluşturduğunu gördük. Buna göre yazılarımızın üslubu kabul edilemez biçimde ağır ve sert bulunmuştu.

Bir diğer tepki, yazıları yazmak yerine önce eleştirilen hocalarla bizzat görüşülmesinin gerektiği yönündeydi. Bu kişiler bir takım kitapları, makaleleri, meal ve tefsir çalışmalarını eleştirmeden önce onları yazan kişilerin aranması, hayattalarsa kendilerine ulaşılması ve problemli görülen yerlerin önce kendilerine söylenmesi gibi ilmî platformda yeni bir akımın öncülüğünü yapacak dahiyane fikirleri olan kişilerdi. Aslında böyle bir gerekçenin arkasına sığınmaları ne kadar çaresiz olduklarını gösterdiği için üzüntüyle karşılanmalıdır. Ayrıca bu arkadaşlarımız her nedense evvelce eserlerini ve fikirlerini eleştirdiğimiz sayısız program ve yazımız bulunan başka bir tefsir alimi için böyle bir talepte bulunmamışlardır. Kendileri ve hocaları tarafından haklı olarak sürekli eleştirilen hurafeci takımı için de böyle bir talepte bulunmak akıllarına gelmemektedir. Zaten böyle bir talep de olmaz. Yazılmış, yayınlanmış ve herkesin ulaşımına açık olan eserler eleştiriye açık hale gelmişlerdir. Üstelik asıl amaç bu eserlerin okurlarını uyarmak olduğu için eleştirinin özellikle herkese açık olması gerekir.

Başka bir tepki de ilgili çalışmalarımızla birlik beraberliğin bozulmak istendiği, amacın fitne çıkarmak olduğu yönündeydi. Bu kişiler, “zaten Kur’an’dan referansla konuşan şunun şurasında kaç kişiyiz, bir de bunları söyleyip ayrılık çıkarıyorsunuz” minvalinde bir söylem ortaya koydular. “Birlik ve beraberlik bozulmasın da Allah’ın ayetlerine ne yapıldığı çok da önemli değil” şeklinde bir düşünceye sahip oldukları anlaşılan bu kitlenin içerisinde televizyon ekranlarından eksik olmayan ünlü akademisyen hocalarımız bile var. Anladığımız kadarıyla bu kişiler için önemli olan tek şey Kur’an’dan referansla konuşulduğu iddiasında bulunmaktır. Bu iddiada bulunanların Allah’ın ayetleri ile ilgili yanlışları bile bu uğurda görmezden gelinmelidir.

Çalışmalarımıza yönelik olarak, aradan geçen bunca zamanın ardından, kendilerine Kur’an talebesi diyen kesim tarafından yapılmayan tek şeyse yazılarımızın içeriğine dair bir şeyler söylemek oldu. Yazılarımızda kendilerini Kur’an’ı yorumlama ve açıklama, yani Allah’ın kendisinden başka kimsede olmadığını açıkça söylediği bir yetkiyi kullanma makamında gören kişilerin ayetleri eğip büktüklerini delilleriyle, örnekleriyle ortaya koyduk. Meallerde ayetlerin tahrif edildiğinden, ayetlerin metninde olmayan ifadelerin ayete eklenip, metinde olan ifadelerinse anlamlarının kaydırıldığından bahsettik. Yapılan şeyin Allah’ın ayetlerinin yorumlara kurban edilmesi, mirasla ilgili ayetlerde ise göz göre göre Allah’ın koyduğu sınırların aşılması olduğunu dile getirdik.

Buna rağmen hiç kimse çıkıp “senin şu söylediğin doğru değil, o ayet şu sebepten dolayı senin dediğin gibi olamaz, eleştirdiğin kişi şu sebepten dolayı haklıdır” demedi. Yazdığımız makaleleri hiç okumadıkları çok belli olan kişiler üslubumuzu eleştirebilirken, okuyanlardan da yazıların içeriği ile ilgili bir kelâm eden çıkmadı.

Bunun üç sebebi olabilir: Birincisi; üslupsuzluk veya fitne çıkarma gibi, ayetlerin çarpıtılmasının yanında hiç bir değeri olmayan söylemlerin arkasına saklananlar yazılarımızı hiç okumamış olabilirler. Bunlar için yapılacak hiçbir şey yoktur. Yazık, der geçeriz.

İkincisi; Allah’ın ayetlerini tahrif etmenin ne kadar ağır bir suç olduğunu bilmiyor olabilirler. Bunlara da Bakara Suresinin 75, Nisa Suresinin 46, Maide Suresinin 13 ve 41. ayetlerini okumalarını öneririz.

Üçüncüsü; bu kitle içerisinde yazılarımıza cevap verecek durumda kimse olmayabilir. Bu durum makul karşılanabilir. Çünkü konu son derece teknik bir konudur ve bu alanda ciddi çalışma yapıyor olmayı gerektirir. Ancak burada asıl sorun, eleştirdiğimiz hocaların yanlarında kendilerine itiraz edebilecek veya kendilerine yapılan bir eleştiriye karşılık verebilecek düzeyde kimseyi barındırmıyor olmalarıdır. Zaten Kur’an’a kafalarında kurguladıkları her şeyi söyletebilmeleri de ancak böyle mümkün olabilmektedir.

Dördüncü ve son ihtimal de bu kişilerin Kur’an’a yapılan muamelenin umurlarında bile olmaması, önemli olanın birliğin bozulmaması, fitne çıkmaması, cemaatin dağılmaması olduğunu düşünmeleridir. Bu kişiler için yanlışın önemi yoktur. Hatta yanlış olduğu görülse bile mesele kendi içlerinde halledilmeli, herkese duyurulmamalıdır. Çünkü hocalarının uyguladığı metodun kabul edilemez olduğunun duyulması Allah’ın ayetleri ile ilgili bundan sonra yazacakları ve söyleyecekleri her şeyi tartışmalı hale getirecektir. Hocanın yaptığının tartışılması nasıl mümkün olabilir?

İşte müritlik de budur ve böyle oluşur.

Tahrif ayetler üzerinde yapılan anlam kaydırmasıdır. Önce ilgili ayetlerden çıkaracağınız sonucu zihninizde belirler, ardından kelimelerin anlamlarını bozarak bu sonucu ayetlere söyletirsiniz. İşte asıl fitne Allah’ın ayetlerini bu şekilde tahrif etmekle ortaya çıkar. Tarih bunun örnekleri ile doludur: Fetih Suresi’nin onaltıncı ayetinde yapılan tahrif Müslüman olmayanların öldürülmesi gerektiği inancını Allah’ın dinine mal etmek gibi bir fecaate sebep olmuştur. Talâk Suresi’nin dördüncü ayetinde yapılan tahrif ve yorum İslam tarihinde çocukların evlendirilmesi gibi bir pisliği doğurmuştur. Nisâ Suresinin yirmidördüncü ayeti bağlamından koparılıp yorumlanarak mut’a nikahı gibi başka bir pislik Allah’ın dinine mal edilmiştir. Kendilerine Müslüman diyenlerin tarihi bu listeyi sayfalarca uzunluğa ulaştırabilecek tahrif örnekleriyle doludur. Böyle bir kara listemizin olmasının tek sebebi, yorum yaparak, Kur’an’a önceden belirlenmiş bir hükmü söyletmek için ayetlerin çarpıtılmasıdır.

Kur’an’a tüm bu yapılanları görmeyip ağır üslup gibi bir bahane üretmek veya birlik, beraberliğin bozulduğunu söylemek ile “Kur’an’ı doğru anlamak benim umrumda değil, hocam nasıl anladıysa öyledir” demek arasında hiçbir fark yoktur. Eğer gerçeklere rağmen isimler ve hocalar önemseniyorsa müritlik kıvama gelmiş demektir. Mürit olduktan sonra hurafecinin müridi olmakla kendisine Kur’an talebesi diyenin müridi olmak arasında fark yoktur. Hurafeciye de sorsanız Kur’an talebeliğini kimseye bırakmayacaktır.

Sloganlarla hiçbir yere varılmaz. Önemli olan gerçekler ortaya çıktığında takındığımız tavırdır. Yanlışın etrafında birleşmektense doğrularla tek başına kalmayı göze almayan biri bunun hesabını kendisine bile veremeyecektir. Yanlışın etrafında birleşilmişse orada fitne çoktan çıkmış demektir. Doğruyu gördükten sonra fitne çıkmasın diye yanlışı tercih eden kişi için hiçbir ümit kalmamıştır. Gelinen bu noktada şahsımıza yapılan tüm üslup eleştirilerini doğru kabul edelim. Hatta daha ileri gidip, yazılarımızı art niyetle yazdığımıza, amacımızın fitne çıkarmak olduğuna dair söylemleri de kabul edelim. O zaman yazılarımızda ortaya koyduğumuz yanlışlar düzelecek mi? Hangisi fitne çıkarmak? Ayetleri yorumlayıp gerçekleri saptırmak mı? Bu saptırmayı gösterip uyarmak mı?

Küçücük bir gerçek, yanlışlarla bina edilmiş bir yapıyı yerle bir ettiği için çok sert görünür. Rabbimiz gerçeğin etkisini şöyle anlatıyor:

Yok, bu gerçeği (hakkı) o uydurmanın (batılın) tepesine indiririz de onun beynini dağıtır; o da beklenmedik bir şekilde yıkılıp gider. Yaptığınız nitelemelerden dolayı çekeceğiniz var! (Enbiyâ 21/18)

Tefsir alimi olarak dünyaya gelmiş olanların, gece radyocu yatıp sabah tefsirci kalkanları muhatap almamaları normaldir. Ancak bizim uyarı görevimizi yapmamak gibi bir lüksümüz yoktur:

İşledikleri kötülüklerden dolayı biri diğerine karşı çıkmazdı. Yapmakta oldukları şey ne kötüydü. (Mâide 5/79)

Erdem Uygan’ın kaleme aldığı bu yazı, 18.1.2018 tarihinde Fıtrat Haber sitesinde yayımlanmıştır.

______________________________________

[1]http://www.suleymaniyevakfi.org/kuran-arastirmalari/kuran-uzerinde-bireysel-calismanin-yanlisligi.html  

http://www.suleymaniyevakfi.org/kuran-arastirmalari/kuran-uzerinde-bireysel-calismanin-yanlisligi—2.html