ENFLASYON CANAVARI
Türkiye’de 15-24 yaş arası 2000 gençle yapılan bir araştırmaya göre bu gençlerin yüzde 84’ü para ve finansal konularda bilgi sahibi değil. Daha ilginç olanı yıllardır ülke gündeminden düşmeyen enflasyon kelimesinin anlamını 4 gençten 3’ü bilmiyor.
İnce detayına girersek en az 300 sayfalık bir kitap ile anlatılabilecek enflasyon meselesini bir makaleye sığabilecek şekilde en basit haliyle anlamaya çalışalım.
Enflasyon, fiyatların genel düzeyinin sürekli olarak artış göstermesidir. Yani enflasyondan bahsetmek için fiyatların değil fiyatlar genel düzeyinin artması ve bu artışın sürekli olması gerekir. Örneğin bu ay içinde soğanın fiyatı artarsa bu fiyat artışıdır. Buna enflasyon diyebilmek için soğanın ait olduğu grubun toplamında bir artış olması gerekir.
Örneğin soğanın ait olduğu gruptaki tüm ürünleri eşit olarak ağırlandırdığımızda bu gruptaki malların yarısının fiyatı artar yarısı düşerse ve sonuçta bu gruptaki mallar için ödediğimiz toplam para bir önceki aya göre değişmezse buna enflasyon diyemeyiz.
Gruptaki malların fiyatları o ay artar ancak diğer aylarda artmazsa buna da enflasyon diyemeyiz.
Bu tanıma göre enflasyon düştü veya arttı demek terminolojik olarak doğru olmaz. Enflasyonun hızı düşebilir veya artabilir.
İki tür enflasyondan bahsetmek mümkün. Bunlar maliyet enflasyonu ve talep enflasyonu.
Maliyet enflasyonu adında anlaşılabileceği gibi ilgili ürüne veya ürün gurubuna olan aşırı talep neticesinde olur. Aşırı talebin sebebi piyasadaki para bolluğudur. Fazla para satın alma arzusunu artırır. Bunun sonucu fiyatlar artar.
Üretilen mal ve hizmetlerin maliyetinin sürekli artmasına ise maliyet enflasyonu diyoruz. Emek, sermaye ve kaynaklar üretimin başlıca faktörleridir. Bunların maliyetindeki artış fiyatların artmasına sebep olur.
Vergiler ya da yerli paranın değer kaybı fiyatların yükselmesine sebep olur. Ancak fiyat artışlarının en önemli sebebi olarak faiz karşımıza çıkıyor. Faiz gideri hammaddeden pazarlamaya kadar her aşamada fiyatların artmasına sebep oluyor.
Faizli bir ekonomide sermayenin maliyeti vardır. Buna finansman maliyeti denir. Finansman maliyeti ise faiz ve kur farklarından oluşur.
Türkiye’nin en büyük 500 firması yüzde 33 öz sermaye yüzde 67 kredi ile çalışıyor. Ancak kendi öz sermayelerini koruyabilmek için kredi kullanırken karşı karşıya kaldıkları faizin aynısını öz sermayeleri içinde maliyetlerine ekliyorlar.
Finansman maliyetinin fiyatları nasıl etkilediğini görmek için Aralık’97 yılında Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır’ın kaleme aldığı makale çok çarpıcı. Makalede Prof. Dr. Mehmet Yazıcı’nın çalışmasına atfen verdiği rakamlara göre bir hazır giyim ürünün faizli bir ekonomide raf satış fiyatı 571.2 lira iken faizsiz bir ekonomide aynı ürünün raf satış fiyatı 31 liraya düşüyor. Aradaki 540 liralık fark faiz ve faizin sebep olduğu fiyat artışları.
Bu son derece detaylı olarak yapılmış olan çalışmaya göre faizin enflasyonun anası olduğu net bir şekilde ortaya çıkıyor.
Talep enflasyonu doğal sebeplerden ya da bir ürüne olabilecek aşırı talepten kaynaklanabilir. Ancak bu aşırı talep doygunluk noktasına ulaştığında ya da doğal sebepler ortadan kalktığında doğal seyrine geri döner. Yani etkisi geçici bir süre devam eder.
En büyük sebebi faizli ekonomi olan maliyet enflasyonu ise düzen değişmediği sürece hiç bir zaman doğal seyrine dönemez. Yani etkisi kalıcıdır.
Bu etkiyi sadece her ay açıklanan enflasyon rakamlarında değil insanların yok olan aile hayatlarında, çöken ahlak olgusunda, batan şirketlerde ve hayatımızın her alanında görüyoruz.
Ekonomik temel terimlerin anlamlarını bilmeden veya anlamadan ev, şirket, devlet ve dünya ekonomisinin içinde bulunduğu durumu anlamlandıramayız. Düzenin değişmesi için toplumsal bir talep gelmesi bir gerekliliktir. Bu talebin gelmesi için bireyler olarak bizim neyin niçin olduğunu kabaca da olsa bilmemiz gerekiyor. Bütün gayretim bu bilinç düzeyini kazanmamız için.
Gayret bizden takdir Allah’tan.
Ömer Mahmut Kuzanlı
__________________________________________
Makalemde bahsi geçen Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır hocamın makalesinin linki :
http://isamveri.org/pdfdrg/D01929/1997_2/1997_2_BAYINDIRA.pdf