Allah şirki niçin affetmez?
Kimseye zararı dokunmayan hatta sürekli insanlara ve hayvanlara iyilik yapan bir kişinin sırf Allah’ı inkar ediyor diye cehenneme gitmesi âdil mi?
Allah niçin şirk günahını affetmez?
Şöyle bir insan düşünün:
Annesi onu güçlükle taşıyıp doğurmuş ve emzirmiş. Sonra anne-babası onu binbir emekle ve zahmetle yetiştirmiş, onun iyiliği için ellerinden gelen her şeyi yapmışlar ve onun bütün ihtiyaçlarını karşılamışlar. Bu kişi büyümüş, gelişmiş ve kendisine halen yapılmakta olan iyiliklerin tadını çıkarmaya devam ediyor. Anne-babasının kendisine verdiği parayla, kaynaklarla ve imkanlarla yaşamayı sürdürmekte ama bunların hepsini görmezden geliyor. Anne-babasını hayatından tamamen çıkarmış, onlarla hiç ilgilenmiyor, iyilikleri için hiçbir çaba sarf etmiyor. Onlara bir kez dahi teşekkür etmek şöyle dursun yüzlerine bakmıyor; sürekli hakaret ediyor, herkesin içinde itibarlarını düşürmek için de elinden geleni yapıyor. Fakat diğer insanların hepsine iyilik yapıyor; bütün vaktini, emeğini ve anne-babasının ona sağlamaya devam ettiği kaynakları başkalarının iyiliği için harcıyor, onlara ikramda bulunup teşekkür ediyor. Siz bu kişiye “çok iyi bir insan” diyebilir misiniz?
“Buna ne oluyor da anne-babasına böyle nankörlük ediyor?” diye sormaz mısınız?
Peki siz bu kişiden sürekli iyilik görüyor bile olsanız, anne-babası onun iyi bir insan olduğunu düşünmeli midir?
Peki şirk koşmak ne demektir?
Şirk koşmak, yalnızca Allah’a ait olan özelliklerin başka varlıklarda da olduğunu varsaymak, Allah’la onları bir tutmaktır. O’nun emirlerini ve yasaklarını ikinci sıraya atıp başka şeylere öncelik vermektir.
Yani tıpkı kendi anne-babasını kenara atıp başkalarını memnun etmeye çalışan kişi gibi davranmaktır şirk. Allah’ın rızasını umursamayıp başkalarının istediği gibi davranmak, başkalarına iyi görünmek için çalışırken Allah’ı ikinci plana atmaktır.
Elbette Allah, bu örnekteki anne-babadan çok daha üstün konumdadır. O, insanın yaratıcısıdır. İnsanın bütün bedenini, canını, ruhunu, aklını ve aldığı her nefesi ona bahşeden O’dur. Bütün bunlara rağmen bir kul, her şeyini borçlu olduğu Allah’ı görmezden geliyor, onun emir ve yasaklarını önemsiz görüyor, hatta Rabbini ve onun değer verilmesini emrettiği şeyleri aşağılıyorsa, onun gerçekten iyi bir insan olduğundan bahsedilebilir mi? Rabbinin verdiği onca nimete rağmen insan ömrünü nankörlükle geçirmişse, Allah’ın ona dönüş yapması için ömrünün sonuna kadar verdiği fırsatları da değerlendirmemişse, artık bu nankörlüğünün karşılığında cezayı hak etmez mi?
Anne-baba benzetmesinin, şirk suçunun ciddiyetini anlatmak açısından isabetli olduğunu düşünmekteyiz; çünkü Allah-u Teâlâ, bizden öncekiler ve bizler için verdiği en önemli buyrukları sayarken, kendisine şirk koşulmaması hükmünün hemen ardından, anne-babaya iyilikte bulunmayı emretmiştir:
“Allah’a kulluk edin. Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya iyilik edin. Akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve hakimiyetiniz altında bulunan esirlere de iyilik edin. Allah, kendini beğenen ve övünen hiç kimseyi sevmez.” (Nisa 4/36)
De ki: “Gelin, Rabbinizin koyduğu yasakları size sıralayayım: Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın! Ana-babaya iyilikten geri durmayın! Yoksulluktan dolayı çocuklarınızı öldürmeyin; size de onlara da biz rızık vereceğiz. Fuhuş çeşitlerinin açığına da gizlisine de yaklaşmayın! Haklı sebeple olması dışında Allah’ın dokunulmaz kıldığı cana kıymayın.” Bunlar onun size yüklediği görevlerdir. Belki aklınızı kullanırsınız. (En’am 6/151)
“Rabbin şöyle hükmetmiştir: Ondan başkasına kulluk etmeyin ve ana-babaya iyi davranın! Onlardan biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlarsa onlara “Bıktım!” deme ve ilgisiz davranma! Onlara, onurlandırıcı sözler söyle!” (İsra 17/23)
Buraya kadar okuduğumuz ayetlerde Allah’ın emrettiği şey ana-babaya “itaat” değil, “ihsan” yani iyi davranmaktır.
Aşağıdaki ayetlerde de anne-babanın çocukları için katlandıkları zorluklar anlatıldıktan sonra, Allah’a ortak koşması konusunda çocuğuna baskı yapanlara karşı nasıl davranılacağı anlatılmıştır:
“Bir gün Lokman, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: “Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma! Çünkü ona ortak koşmak, gerçekten büyük bir zulümdür /yanlıştır.”
Biz insana, anne ve babasına karşı görevler yükledik; annesi onu (karnında) binbir güçlükle taşır. Onun sütten kesilmesi de iki yılı bulur. Sen, hem bana hem de annene ve babana karşı görevlerini yerine getir. Dönüp varılacak yer benim huzurumdur.
Eğer annen ve baban, hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak sayman için seninle mücadele edecek olurlarsa sakın onlara boyun eğme! Ama dünya işlerinde onlara güzelce eşlik et. Sen bana yönelen kişinin yoluna uy. Dönüşünüz banadır. Neler yaptığınızı size bildireceğim.” (Lokman 31/13-15)
Yani Allah, anne-babası kişiyi şirk koşmaya zorlarsa o zaman onlara uymamayı; ama diğer konularda onlarla iyi geçinmeyi ve onlara eşlik – arkadaşlık etmeyi emreder.
SONUÇ
Ayetlerden anlaşılmaktadır ki bir insanın dünyaya gelmesinde olmazsa olmaz rol sahibi bu iki insana yani ana-babaya ilgisizilik veya nankörlük hoş görülemez.
Açıktır ki anne-babamızı da bizleri de yaratan ve dünyada faydalandığımız tüm güzellikleri bize veren Rabbimize şirk koşmak, bundan çok daha büyük bir nankörlüktür ve bu suç dünyadaki başka hiçbir günahla kıyaslanamaz. Bu nedenle Allah, şirk suçunu affetmez.
A. Zeynep DÖNMEZ