ANNELER GÜNÜ SAFSATASI
Annesini çok seven Anna Jarvis ismindeki bir Hıristiyan bayan, annesinin ölüm yıldönümü olan 10 Mayıs 1908 tarihini bir kilisede, ilk defa anneler günü olarak kutlamış ancak 8 mayıs olarak şüyu bulmuştur.
1914 yılında bu günün Amerikan başkanı Wilson tarafından ulusal gün olarak kabul edilmesi üzerine, dünya Hıristiyanları bu günü kutlanmaya başlamış, Zavallı Müslümanlarda bu batıl rüzgârın önünde koşmaya devam etmişlerdir. İslam’ın anneye verdiği değerden bi haber olan esnaf da menfaat için bu günün reklâmını yapmaktadır. Onlara vah Müslüman vaaah demek gerekir.
Aslında batı dünyasında kadının değeri şöyledir:
Yunanlılarda kadının miras üzerinde bir yetkisi olmadığı gibi, kendi malını da kullanma hakkına sahip değildi.
Romalılarda kadınının kazandığı her şey aile reisine aitti. Kölelere yapılan muamelenin aynısı kadına da yapılıyordu.
Yahudilere göre kadın hizmetçi olmakla beraber, lanetli bir yaratık olmaktan daha ileri gidemiyordu.
Hıristiyanlar, sadece Hz. İsa’nın (a.s.) annesi Hz. Meryem’e şahsiyet tanıyor, bunun dışındaki kadınları, ateşten kurtulma imkânına sahip olmayan bir ruha sahip alarak düşünüyorlardı.
İslâmiyet’ten önceki Araplarda kadının fikir beyan etme hakkı yoktu. Miras hakkı tanınmazdı. Baba istediği zaman, kızını zorla evlendirebilirdi. Ölen bir kişinin oğlu, öz annesinin dışındaki üvey annelerinden beğendiği ile evlenebilirdi.
Karısı kız doğuranlar, utancından cemiyet içine çıkamaz, yeni doğan masumu, diri diri toprağa gömdükten sonra, vatan kurtaran kahraman gibi cemiyet içine çıkardı. İşte dünya bu hallerle çalkalanırken, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz gelip:
“Cennet annelerin ayakları altındadır” buyurmak suretiyle kadına gerçek şahsiyetini verdi. Böylece bütün anneler mutlu oldular.
Bu hadis-i şerifin anlamı nedir?
Cennete giden yol, annenin ayakları altından geçer demektir. Anneler Cennet yolunun bekçisi demektir. Cennete girmek isteyenler, annenin rızasını almak zorundadır demektir.
Tarih boyunca kadını insan yerine koymayan batılıların, huzur evlerinin loş köşelerinde duran annelerini, yılda bir gün hatırlamaları hürmette inandırıcı olmasa bile sevindiricidir.
Ancak İslam’a göre Anneyi yılda bir defa değil, senenin her gününde hatırlamak ve hizmet etmek dini bir görevdir. Yani İslam, senenin tek gününü değil hayatın tüm günlerini Anneler Günü olarak ilan etmektedir.
Bugünkü toplumda, annesini huzur evlerine hapsedip, kucağında köpek taşıyanların ekserisi Hıristiyan âdetine göre yılda bir defa anneye çiçek vermeyi görev zannetmektedir. Onlara da acımak gerekir. Çünkü yılda bir çiçek vermekle anne hakkı ödenmez.
Anneler gününde Müslüman’ında annesine bir çiçek vermesinin ne zararı var diye düşünmemek lazımdır. Çünkü kâfir âdetine uymanın cezası vardır. Zira ayet-i kerimelerde:
“(Şirk koşarak) Zulmedenlere (basit şeylerle olsa bile) meyletmeyin; sonra size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız). Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra (O’ndan da) yardım göremezsiniz! Buyrulmaktadır. (Hud Suresi 11/113)
Başka bir ayette:
“Ayetlerimizi yalanlayanların ve ahiret gününe inanmayanların arzularına uyma. Onlar, Rablerine eş tutuyorlar.” Buyrulmaktadır. (En’am suresi 6/150)
Başka bir ayette de:
Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin; (bunu yaparak) Allah’a, aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz? (Nisa Suresi 4/144)
Müşrik âdetindeki hiçbir şey Müslüman’a yakışmaz. Müslüman zaruret halinde gayr-ı Müslimlerle alış veriş veya işbirliği yapabilir. Yani Müslüman, müşriklerin yaptığı uçağı, aracı, kumaşı ve herhangi bir aleti kullanabilir. Ama adet ve törelerine asla meyletmez. Çünkü Kâfirlere meyletmek, onların süsü gibi süslenmek ve onlara benzemek zalimliktir. Zira Sevgili Peygamberimiz Hadis-i şeriflerinde:
“Müşriklere muhalefet ediniz. Bıyıkları kazıyınız, sakalları koyuveriniz.” Buyurmaktadır. (Buhârî, Libâs)
Başka bir hadis-i şerifte:
“Kim kendini bir kavme benzetirse, o da onlardandır.” Buyrulmaktadır (Ebû Dâvûd, Libâs,)
Bizim dinimizde Anneye olan saygının sonu yoktur. Müslüman olmayan anneye dahi saygı gösterilip, insani vazifeler ve evlatlık görevleri yerine getirilir. İhtiyaç halinde nafakası da temin edilir. Ama küfrü tavsiye eder veya zorlamak isterse, o zaman itaat edilmez, taviz de verilmez.
Ali KARA
Emekli Müftü