Bilmediğinin Peşine Gitme!
Bilgi sahibi olmadığın bir konuda konuşma. Sende olan dinleme, görme (basiret) ve gönül özellikleri ondan sorumlu tutulmanı gerektirir. (İsra/36)
Bilmediğimiz, uzmanlık alanımızın dışında ki konuları konuşmak bize ne kazandırır?
Allah, neden bizi uyarma gereği duydu?
Kendimizden yola çıkarak bu sorunun cevabını vermeye başlayabiliriz. Günümüzde araştırma yaparken gerçekle kurgu harmanlanarak pazarlanmaktadır. Hakla batıl yan yana durmaktadır.
Çoğumuzun bildiği bir şeydir. Az bilen, az düşünen çok konuşur. Çok konuşan da çok hata yapar diye.
İnsanın neyi bilmediğini bilebilmesi için de çok araştırma yapması ve düşünmesi gerekir.
Günümüzde de tıpkı geçmişteki gibi kendimizin deneyimleyemeyeceği hatta gözlemleyemeyeceği konulardan sıkça bahsedildiğini duyarız. Buna rağmen, eski mitoslar da olduğu gibi elimizle koymuş gözümüzle görmüş gibi konuları kulaktan kulağa aktarmayı neden seviyoruz?
İnsanlar en çok bilinmeyenler üzerinden kandırılabileceklerine göre bilmediğimiz konular hakkında konuşmak Kur’an’a göre bize çok şey kaybettirir.
Günümüzde kurguyla gerçeklik harmanlanarak pazarlanabildiği için yediğimiz besinler kadar, okuduğumuz kaynaklar da bizim için çok önemli olmalıdır. Gerçeklik algımızı yitirmemek adına yazılan kitapların belli bir amaç uğruna yazılabileceğini ve kitapların da yön verdiğini düşünürsek zan’ın/kurgunun çoğundan sakınmamız gerekir.
Kur’an’a göre şahitlik çok önemli bir olgudur. Sorumluluğu gerekli kılar. Kurgularla şahitlik yapılmayacağı için soyut ispatlanması mümkün olmayan kurguların peşi sıra takılmamak ve bilmediğimiz konular hakkında konuşmamak adına İsra/36. Ayeti yaşam felsefesi haline getirdiğimizde bilmediğimiz konular hakkında konuşmamak en emin yol olsa gerek.
Mürüvvet Çalışkan’ın kaleme aldığı bu yazı, Fıtrat Haber sitesinde 9.1.2017 tarihinde yayımlanmıştır.