(Maide 5/54)
“…Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler…”
Maide 54. ayetin içinde geçen bu ifadeler bugünkü sabahımın tefekkür konusu oldu ve beni çok düşündürdü.
Ayetteki hitap, Allah’a inanıp güvenenlere. Allah’a inandım diyen ama onun dinine güven duymayanlar ile Allah’ın dinine güven de duyanlar arasındaki farkı ise bir başka ayetten öğreniyoruz:
(Hucurat 49/14)
Taşralı Araplar: “Biz de iman ettik!” dediler. De ki: “İman etmediniz. Ama ‘(Size) teslim olduk’ deyin.” İman henüz kalbinize girmedi. Allah’a ve elçisine içten boyun eğerseniz Allah, amellerinizin karşılığından hiçbir şeyi eksiltmez. Allah, çok bağışlayan ve ikramı bol olandır. (Süleymaniye Vakfı Meali)
Demek ki Müslüman olmak, iman için ön koşul ama iman, tabir yerindeyse bir üst level, hatta bu, belki de ayrı bir yazı konusu da şimdilik bu kadarına değinip asıl anlatmak istediğime döneyim.
Maide 54. ayette geçen ‘…Allah, onları sever, onlar da Allah’ı severler…’ ifadesindeki ‘onlar’ kim? Aslında ayeti bir bütün olarak okuduğumuzda ayette sözü edilen ‘onlar’ın kim olduğunu net olarak anlarız da, insanız işte, yine de açıklamaya, anlatmaya ihtiyaç duyuyoruz.
Ayetin bütününde Allah’a inanıp güven duyanlara hitap edildikten sonra ‘sizden kim dininden dönerse’ denilerek Allah’a inanıp güven duyanların içinden bir topluluğa hitap ediliyor ve bu topluluğa bir çeşit ihtar yapılıyor: ‘…sizden kim dininden dönerse bilsin ki daha sonra Allah (sizin yerinize) bir topluluk getirir, Allah, onları sever, onlar da Allah’ severler…’
ve tek tek ‘onlar’ın özellikleri sıralanıyor. Ayette sıralanan bu özellikler şöyle:
✓Müminlere alçak gönüllü, kâfirlere karşı dik duruşlu olur(lar)
Bu özellik, günümüz Müslümanlarının belki de en çok ihtiyaç duyduğu özelliklerden biri; çünkü İslam’ın temel vurgularından olan ‘dayanışma’ ile ilgili ve ayetteki ifade ise adeta dayanışmanın ölçüsünü veriyor: Allah’a inanıp güven duyanlara karşı alçak gönüllü olmak, gerçeklerin üstünü örtüp gizleyenlere yani kâfirlere karşı ise, İslam’dan taviz vermeden, duruşumuzu bozmadan, öyle kişiler karşısında eğilip bükülmeden duruş sahibi olmak.
Düşünsenize, günümüz Müslümanları bugün bunu başarabilse…
Ayetin bütününde sözü edilen topluluğun bir diğer özelliği de şu:
✓Allah yolunda cihad eder /ellerinden geleni yapar ve kınayanın kınamasından da korkmazlar.
Cihat kelmesi, tüm İslam alimlerince çok değer verilen ve üzerinde ince ince mütalaalar yapılan bir kelime, bu yüzden sınırlı bir yazı içinde bu kelimenin tüm yönlerine değinmek ve anla/t/mak mümkün değil ancak kendi halimizce anladığımız yönünü vurgulamak lazım. Cihatı, güç bir olay ya da durum karşısında, o olay ya da durumun üstesinden gelebilmek için İslam dininin ölçüleri çerçevesinde elinden geleni yapmak olarak anlıyorum ve bunun gerçekten zor bir tutum ve davranış olduğunu biliyorum çünkü ayetin devamında da belirtildiği gibi bu tutumun kınayıcısı var ve sözün en güzelini söyleyen Allah, bize bu kınayıcıların kınamasından korkmamamızı da öğürlüyor ve ayet adeta bir müjde ile noktalanıyor: ‘İşte Allah’ın lütfu budur; onu, gereğini yapana verir. Allah, imkânları geniş olan ve daima bilendir.’
Sözün sonu:
Bir tek bu ayeti bile hayatına geçirmeyi başarabilse günümüz Müslümanları, dünya ne güzel bir yer olmaya evrilir.
Sacide Özlem