Buz Dağının Sadece Doruğu Görülür!

Bütün çatışmaların arkasında herkesin kendini haklı görmesi vardır. Haklı olduğuna kesin kanaat getiren herkes, karşısındakini umumiyetle önyargılı dinlemektedir.

Önyargılı dinlemelerin beklentileri karşılaması boyutunda muhatabına vereceği hiçbir şey yoktur. Bütün anlaşmazlıkların temelinde kendi doğrularını karşıdakine kabul ettirmek vardır. Böylesi beraberlikler çoğunlukla devamlı değildir.

Baktığı yerin farklı olması ortaya konulan “ 6 ” sayısına, birine  “ 9 ” olarak görünürken diğer tarafta duran kişi için ise “ 6 ” olduğu yönündedir. Ve bütün kavgalar kendi haklılığı üzerinedir.

Aynı tarafta durmak ve ayrı gözler ile bakmakla aynı görülecektir. Sonucunda aynı tarafta duran ve doğru cevabı kabul eden, kendi bakışının doğruluğunu anlatma cehaletinde olmayacaktır.

Hayatta her an bu tartışmalara şahit olunarak geçmektedir. İçinde bulunduğu ortamın ve yaşanılan olumsuzlukları bire bir yaşamayanlar, sadece kendi yaşadıklarını ve çevresindeki olayları değerlendirecektir.

Başarmak ve mutlu olmak herkesin ortak isteğidir. İnsan, önündeki engelleri aşamayınca, yaşanan olumsuzluklara bir suçlu aramaktadır. Muhatabının karşısında çok değersiz olduğunu düşünmesi, karşısındakine karşı olumsuz düşünmesine sebep olacaktır.

Herkes sevdiklerinden ve ya yakınlık derecelerine göre yakınlarından beklentileri vardır. Bu beklentilere ulaşılamaması kişiyi isyana itmektedir. Özellikle ilgilerin azalması sonucu duygusal bağın eksilmesi uylaşmayı zorlaştırmaktadır. Bu durum kutuplaşmalara sebep olacaktır.

Kutuplaşan her birey her an patlamaya hazır bir bomba gibidir. Anlaşılmadığı ve haksızlık yapıldığı düşüncesi yakasını asla bırakmayacaktır. Bu durum insanı aramaya itecek ve tatmin olma yolunda olacaktır.

İnsanın biyolojik, psikolojik ve sosyal ihtiyaçları vardır. Biyolojik ihtiyaçlar; bedenin; yemek, içmek, cinsellik, barınma gibi olmazsa olmazları olarak tarif edilir.

Psikolojik ihtiyaçlar; kalbi, ruhi ve manevi duygularla karşılanır. Sevmek ve sevilmek, merhamet etmek ve edilmek, mutlu olmak ve mutlu etmek, saygı duymak, fedakârlık, takdir edilmek, onaylanmak, güzel sözler duymak, iyi geçinmek ve sonucunda güvenmek ve güvenilmek…

Hasılı insan iç dünyasında yakaladığı huzur ile mutlu olur. İç huzurun yakalanması insanı teslimiyete götürür. Teslimiyetin olmadığı ortamlarda güvenin olmadığı herkesin malumudur.

İnsanın sosyal ihtiyaçları ise; kendisi dışında olan insanlarla olan münasebetleridir. Ailesi, akrabaları, arkadaşları, içinde yaşadığı toplumda rahat olmasıdır. Yaşadığı ortama bağlı ait olma ve kabul görme duygusu insanı daha güvende hissettirecektir.

Kendini güvende hissetmeyen insan, anlaşmadan çok çatışmaya daha çok meyillidir. Çatışmaların bol olduğu ortamlarda ne muhabbetten ne de sevgiden dem vurulur.

Buraya kadar söylediğimiz bütün eylemler ve söylemler hayatın her alanında önemlidir. Özgürlüğünü sonuna kadar yaşayan ve haklarının yenmediğini düşünen her birey, daha mutlu ve başarılı olacak ve daha mutlu etme ve başarılı olma gayreti içinde olacaktır.

Yeni projelerin oluşması, oluşan sorunlara daha akıllıca çözümlerin bulunması ancak sağlam bir kafa ile mümkündür. Bilinmelidir ki buz dağının sadece doruğu görülür. Derinlerde kim bilir ne kadar çok travmalar vardır.

Günümüz insanlarının mutsuz ve depresif olmaları, ben merkezli yaşamaları, egoistliğin zirvede olmasının altında yatan sebep, temel ihtiyaçlarının yeteri kadar karşılanmamasındandır.

Dengeli ve adil hayat yaşamamanın verdiği acılar, tarihler boyu silinmeyecek kadar derin yaralar açmaktadır. Yüce Yaratıcı adaleti, iyilik yapmayı, öncelikle yakınlardan başlamak üzere herkese yardım etmeyi emretmektedir.

Güzel olmayan her eylem herkesin kabul ettiği kötülüklerdir. Alınan her karar, yasaklanan her hareket illa ki faydası olan bir gerekliliktir. Sarı ışıkta durmayı düşünmeyenler, kırmızı ışıkları da ihmal edebileceklerdir.

Çirkin işler, fena olan her hal ve hareket, hasılı azgınca yapılan her durumu da yüce Yaratıcı yasaklamıştır. Düşünüp tutanlar da muhakkak karşılığında iyiliklerle karşılaşacaktır.

Hasılı herkes ölçülü hareket etmek ve herkesin hakkını vermek zorundadır. Aksi takdirde adil olunmayacak ve her zaman tribünlere oynayacaktır…

 

Asiye Türkan’ın kaleme aldığı bu yazı, Fıtrat Haber sitesinde 29.6.2017 tarihinde yayımlanmıştır.