CİMRİLİK MANEVİ BİR HASTALIKTIR
İslam dini, sadece vicdanlarda saklı bulunan ve ibadet vazifelerinden ibaret olan bir sistem değil, beşeri ilişkilerle ilgili bütün faaliyetleri içerisine alan mükemmel bir dindir.
Cimriliğin ana sebeplerinden birisi, mal hırsı diğeri de gelecekte darlığa düşme korkusudur. Cimriler, hasta oldukları zamanlarda dahi harcamaktan korktukları için dünyayı madde çukuruna düşmüş bir mezbelelik olarak yaşamak zorunda kalırlar. Bundan dolayı onlar, Allah katında sevilmedikleri gibi insanlar arasında da nefrete müstahak kimseler olarak yaşarlar. Resulullah (s.a.v) de hadis-i şeriflerinde:
“…Cimri kişi Allah’a uzak, Cennet’e uzak, insanlara uzak ve Cehennem ateşine yakındır” buyurmuşlardır. (Tirmizî, Birr, 40)
Cimriler, gerektiği yerde harcama yapamadıkları için sadece kendileri değil, aile efradını da maddi sıkıntı içerisinde yaşatırlar. Hâlbuki Allah’ın verdiği nimetlerde, aile fertlerinin hakkı olduğu gibi sadakaya muhtaç olan diğer insanlarında hakları vardır.
İnsanoğlunun nefsi zayıf ve muhteristir. Ancak nefsini imanla mamur edenler, kendilerini cimrilik hastalığından kurtarıp, menfaat hırsından da temizleyebilirler. Çünkü cimrilik, şeytani bir duygunun insanda tezahür etmesidir. Bu durumu belirten ayet-i kerime şöyledir:
“Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size, cimriliği telkin eder.” Bakara Sûresi, 2/268
Fakirlik korkusu şeytanın insana verdiği vesveseden başka bir şey değildir. Onun gayesi insanı fakirlikle tehdit edip, cimrilik tuzağına düşürmektir. Hâlbuki müslüman dengeli bir hayat yaşayacağı için şeytan onu tuzağına düşüremez. Çünkü o ne saçıp savurarak israf eder, ne de serveti yok sayıp, cimrilik yapar. Başka bir ayette bu durum şöyle beyan edilir.
“Onlar, harcadıklarında ne israf, ne de cimrilik ederler. Onların harcamaları, bu ikisi arasında dengeli bir harcamadır.” Furkan Sûresi, 25/ 67
Tuzun yemeğe tat verdiği gibi mal da insana yaşama zevki verir. Ancak harcamada ölçüyü kaçıranlar, bir avuç tuzu bir defada yutanlar gibi zevkle yaşanması gereken hayatı, kendi elleriyle stresli bir ortama çevirirler. Ayette belirtilen dengeyi bulanlar, hem dünya malını lazım olduğu kadar kullanır, hem de aşırılıktan kendilerini muhafaza ederler. Çünkü nimetler, sorumsuzca kullanmak için değil, yerinde ve zamanında ölçülü olarak kullanmak için verilmiştir. Çünkü onun da bir sorumluluğu vardır. Bu durumu belirten ayet-i kerime şöyledir:
“Doğrusu mallarınız ve evlatlarınız sizin için bir imtihandır.” buyrulmuştur. Teğabun Sûresi, 64/15
Ayette sayılan iki şey, insan benliğini kamçılayan unsurlardır. Hayırlı evlat dünyanın en büyük nimeti olduğu gibi, hayırsız evlat da etrafını rahatsız eden ve istenmeyen bir nesil demektir. Tıpkı mal da öyledir. İnsan malına hâkim olup, yerinde ve zamanında kullanırsa dünya ve ahirette mutluluğa götüren bir nimet olur. Ama kişi malının sadece bekçiliğini yapar da onu hayırlı yerlerde kullanmaya kıyamazsa, kendisinin ölmesini bekleyen insanlara servet toplamaktan başka bir iş yapmış sayılmaz. Çünkü Allah (c.c.) yolunda harcanmayan mal, dünyada huzursuzluk kaynağı, âhirette de cehennem aracı sayılır.
Cimrilik, insanlar tarafından sevilmeyen bir sıfattır. İnsanların güzel hasletleri sayılırken, cimriler hakkında sadece nefreti çağrıştıran hatıralar yâd edilir. Dünya malının tamamı bir top beze dayanmasına rağmen, cimriler bunu hatırlamakta sağırlar gibi davranırlar.
Âhiret inancı olmasaydı hayat bütün güzelliğini kaybederdi. Çünkü dünya terzi dükkânı gibidir. Ölçüsünü veren gider.
İnsanoğlu ne kadar istemese dahi, bu dünya ebedi âleme yapılacak yolculuğun bekleme salonu gibidir. Buraya kendini kaptıranlar, bal üzerindeki sinek misali kurtulma hazırlığını yaparken, hayat dengesi bir anda kayboluverir. Onun için doğru olan, ona kendini kaptırmamaktır. “Ben dünyaya bir defa geldim” fikri ile kendini bu geçici âleme kaptıranlar, bir aylık tedavi için verilen ilacı bir defada kullanan hastaların durumuna düşerler. Zevk diye yaşanan şeyler, rüya gibi neticelenir.
Yaşlılara hayat safhasını sorduğunuz zaman, onu rüya gibi anlatırlar. İşte o rüya içindeki insanı ahirete hazırlayan bölümler, mahşerde gerçeğe dönüşür. Yani âhireti kazanmak için dünyayı bir şantiye olarak kullananlar, sonunda mutluğa ulaşmış olurlar. Zira âhiret inancı kişinin dengeli yaşamasını sağlar. Bu inancı kaybeden insanlar, arzu ve isteklerini frenleme imkânı bulamazlar.
Emellerin sınırsız oluşu insanı mutluluktan uzaklaştırır. Çünkü sınırsızlığın tutunma dengesi yoktur. Ölçü ve dengenin olmadığı yerde huzursuzluk baş gösterir.
Sevgilerin en kötüsü mal sevgisidir. Çünkü o, koruması zor olduğu için insanın içerisinde nifak tohumları oluşturur.
Cimri insanların cemiyet içerisinde küçük görülmelerinin sebebi, malı baş tacı yaptıkları içindir. Bundan dolayı cimri insana minnet, yük altında kalmaktan daha zordur.
Mal hırsı insana her dili konuşturur. Bundan dolayı cimriler çok dil bilir ama insanlar o dilin hiç birini anlamazlar. Cimriler mala imtihan aracı değil de şeref tacı gözüyle baktıkları için gerektiğinde şereflerini mal için feda etme yoluna gidebilirler.
Cimrilik insanın merhamet damarlarını köreltir. Bundan dolayı fakir insanların sızlanmasını duymazlar. Denizlerin nehirleri yuttuğu gibi mal hırsına dayalı cimrilik de insana şahsiyetini kaybettirir. Onun için parayı gerektiği zaman ayağının altına alanlar yükselir, başına taç yapanlar küçülürler. Aşağıdaki ayette belirtildiği üzere, hırsın ölçüsü belli değildir.
“Şüphesiz insan çok hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır.” denilmektedir. Mearic Sûresi, 70/19
İnsanoğlu mala karşı son derece hırslıdır. Ölünceye kadar mal toplayıp, yemeye zaman bulamadan ölen kişi en muhtaç fakirdir. Çünkü varlığın sonu yoktur. Ancak varlık iyilik seven insanların elinde fazilet, cimrilerin elinde de huzursuzluk kaynağıdır. Parayı kendine hizmetkâr yapamayan insanlar, onun hizmetine girerler. Paranın hizmetine giren insanlarda geleceğe ait korku ve endişe içerisinde yaşarlar.
Resulullah (s.a.v.) hadis-i şeriflerinde;
“İki haslet bir Mü’minde asla beraber bulunmaz. Bunlar Cimrilik ve kötü ahlaktır.” buyurmuştur. Tirmizi Birr 41
Her iki sıfatın da Müslüman da bulunması, uygun görülmeyen hasletlerdir. Çürük elmanın yanındaki sağlamı bozduğu gibi, cimrilik de insanı kötüler arasına dâhil eder. Köleliğin en kötüsü cimriliktir. Zira cimri malın kölesidir. Mal hırsı insana yalan söylemesini öğretir ki bu da bütün faziletlerin önüne set çeker. Fazilet sıfatını kaybedenler, cimrilik bataklığında boğulmaya mahkûm olurlar.
Emekli Müftü Ali Kara’nın kaleme aldığı bu yazı, Fıtrat Haber sitesinde 27.3.2018 tarihinde yayımlanmıştır.