Davut Câlût’u Öldürdü, ya Biz?
Kur’an’daki bazı anlatımların vermek istediği mesajlara vakıf olabilmek için ortalama bir ön bilgiye sahip olmak gerektiği çok açıktır. Bunun örneklerinden bir tanesi de Bakara 251. ayette geçen şu ibaredir: “Davut, Câlût’u öldürdü. Allah da ona hükümdarlık ve hikmet verdi, ona uygun gördüğü her şeyi öğretti.”
Hikayeyi bilmeden, Davut’un Câlût’u öldürmesi ile Allah’ın ona hikmet ve hükümdarlık vermesi, ona bilmediklerini öğretmesi arasındaki ilişkiyi anlamak çok zordur. Belki de perişan halimizden kurtulmanın formüllerinden bir tanesi bu ayeti doğru anlamakta gizlidir. Ancak biz Kur’an’a bir çözüm adresi olmaktan ziyade, bir sevap hazinesi algısı ile yaklaştığımız için hiçbir şey elde edemiyoruz. Müslümanlar olarak Kur’an’dan verimli bir şekilde istifade edebilseydik, bugün çok farklı bir dünyada yaşıyor olabilirdik.
Davut, İbrânî halkının zor dönemlerinden bir tanesi olan M.Ö 10. asırda, putperestlerle zorlu savaşlar yapmakta olan Kral Talut (Saul) zamanında yaşamıştır. Dört kardeşin en küçüğüdür. Ağabeylerinin üçü de Talut’un ordusunda cephedeydiler. Davut ise yaşı çok genç olduğu için babasının yanında kalmış, onun sürüsünü güdüyordu.
Putperest ordunun içerisinden Câlût isminde iri yarı ve eğitimli bir asker, İbrânî ordusuna, kendisi ile dövüşecek bir asker çıkartmaları için her gün meydan okumada bulunuyordu. Ancak Talut ve onun askerleri Câlût karşısında korku ve çaresizlik içerisinde geri kaçıyorlardı. Kitab-ı Mukaddes’te yer alan, Câlût’un altı arşın (dört metre) boyunda olduğu şeklindeki bilgi[1] mubâlağa olsa da ortalama bir adamdan çok daha iri yarı olduğunda şüphe yoktur. O sırada babası Davut’a orduya götürmesi için bir miktar erzak verdi. Davut kendisinden istenileni yerine getirdi ve erzakı orduya ulaştırdı. O gün, Câlût yine meydana çıktı ve İbrânî ordusuna meydan okudu. Davut bunu gördüğü zaman öfkelendi ve çevresindekilere “bu putperest kim oluyor da Hayy olan Allah’ın ordusuna meydan okumaya kalkıyor?” diye sordu.[2] Askerler, Davut’un cesur çıkışları karşısında şaşkına döndüler. Bu durum Talut’un kulağına gitti. Kral, Davut’u yanına çağırdı. Davut, Câlût ile dövüşme isteğini krala da iletti. Talut bu isteği komik buldu. Davut hem çok genç ve tecrübesiz hem de ortalama bir askere göre daha zayıftı. Ancak Davut, iman dolu bir genç olarak kralı ikna etmeyi başardı.
Davut, Câlût’un karşısına çıkarken kılıç ve zırh kuşanmayı reddetti. Sadece, yerden iri taş parçaları topladı. Câlût’un karşısına çıktığında ona şöyle seslendi: “Sen kılıçla, mızrakla, palayla üzerime geliyorsun. Bense meydan okuduğun İsrail ordusunun ilahı, Her Şeye Egemen Rabbin adıyla senin üzerine geliyorum. Bugün Rab seni elime teslim edecek. Seni vurup başını gövdenden ayıracağım.”
Davut, yerden topladığı taşlardan birisini Câlût’un kafasına isabet ettirdi ve onu öldürdü. Bu zafer ona tahta giden yolu açtı. Böylece Davut’un ve oğlu Süleyman’ın krallığı altındaki İbrânî halkı, kendi tarihlerinin en iyi dönemlerini yaşadılar.
Davut’un, Câlût’un karşısına çıkarak onu öldürmesi, Allah’a güven ve teslimiyetin en somut örneklerinden birisidir. Bu zafer ile Davut, imanını en güzel şekilde ispat etmiştir. Davut’a hikmet ve hükümdarlığı kazandırmış olan şey de savaş meydanında bir düşmanı öldürmüş olması değil, Allah’a olan imanını ispat etmiş olmasıdır.
Çağımızın Câlûtları dünyayı yönetiyor. Her gün, adeta Allah’a ve onun kullarına meydan okuyorlar. Faizcilikle olsun, medyayla olsun, taşeron örgütleriyle olsun, Kur’an’a ve Allah’ın dinine meydan okurcasına sömürü ve zulüm düzenlerini hakim kılıyorlar. Müslümanlar ise Câlût karşısında dilini yutmuş ve nereye kaçacağını şaşırmış İbrâni askerleri gibi endişeyle bekliyorlar. Ancak Allah’ın sünnetinde değişme olmaz. Câlût ile savaşacak kadar Allah’a güvene sahip olmadan Davut olunmaz. Boş hayaller peşinde koşmayalım. Kendimize düşeni yapmadan, Allah’tan bir şey beklemeye hakkımız yok. Davut’un imanına sahip olabilirsek, Allah ona yaptığı yardımı bizden de esirgemeyecektir.
Şimdi Bakara 251. ayeti bir daha hatırlayalım:
“Sonra Allah’ın izniyle onları yenilgiye uğrattılar. Davut, Câlût’u öldürdü. Allah da ona hükümdarlık ve hikmet verdi, ona uygun gördüğü her şeyi öğretti. Allah insanların bir kısmıyla diğerlerini engellemese doğal düzen bozulur. Allah’ın ikramı herkesi kapsar.”
Vedat Yılmaz’ın kaleme aldığı bu yazı, 12.8.2015 Fıtrat Haber sitesinde yayımlanmıştır.
______________
[1] 1 Samuel 17:4.
[2] 1 Samuel 17:26.