“Din ve Bilim Hakkında Anlatacaklarım Var”
Bazen bilim ve dini inançlar arasında bir çatışma durumu yaşanabilir, bazı insanlar bu nedenlerden dolayı dinde bazı gerçekleri reddetme eğiliminde olabilirler ve bazıları da dinleri tamamen terk edebilir. Batı’da Kilise ve bilim adamları arasında yaşanan çatışma(savaş), tam da böyle bir şeydi.
Fakat doğru din ile ideolojik fanatizmlerden uzak olan gerçek bilim çatışmaz.
Aksine, gerçek bilim, insanı gerçek inanca götürür. İslam’la tanışan birçok bilim insanının ve ünlü kişilerin yaşadığı hissiyat buydu. Bilimle beraber dine yöneldiklerinde alanlarında daha da üretken hale geldiler.
Bazı araştırmacılara göre ateizmin birçok nedeni vardır:
Birincisi, dinin ve bilimin gerçekleri konusundaki büyük cehalettir.
Batı’daki yayılan ateizmin bilinen sebepleri var, bu sebeplerden en önemlisi kilisenin bilime karşı mücadelesidir. Kilisenin davranışı, Tevrat ve İncil’in çarpıtılmasının doğal bir sonucuydu. Bu nedenle, Batı rönesansı Kiliseye karşı kanlı bir savaşla başlamıştır. Zamanla bu canlanma Batı ülkelerindeki ateistlerin sayısını artırmaya yardımcı oldu.
İslam ülkelerindeki ateizm olgusuna gelince, bir araştırmacı şöyle diyor:
«İslam dünyamızda, milletin birçoğunun Batı tarafından elde edilen inanılmaz bilimsel ve teknik ilerlemeden etkilendiğini, bazılarının Batı’nın bu ilerleyişinin dinin reddi ile gerçekleştiği algısına sahip olduğunu ve bu insanların çoğunun ailevi sorunları ve akıl hastalıklarının var olduğundan söz ediyor. Bu yüzden istatistikler, Arap ateistlerin çoğunun intihar ederek öldüğünü veya yasalara karşı suç işlediğini kanıtlamaktadır.»
Vahiylerin etkisinden uzak olan beşeri bilimler, ruha herhangi bir hizmet sunamamıştır. Maddi bilimler ise, her alanda gelişme ve kapsayıcılık konusunda uzun bir yol kat ettikten sonra mükemmellik zirvesine ulaşmış, fakat ne yazık ki, bu mükemmeliyet, insanlığı sürekli sefalet içinde yaşamasına engel olmamış!
Bu nedenle, gerçeğin tanınması, anlaşılması ve uygulanmasından kaçmamalı, yani gerçek dine sarılmalı, çünkü gerçek din insanlık için gereken her şeyi içinde barındırır.
Bir de Her şeyden önce bilgi sahibi olmak yeterli değildir, ahlaklı da olmak gerekir. Bugün dünyaya egemen olan zulüm, bilim eksikliğinin bir sonucu değil, ahlaki değerlerin yokluğunun bir sonucudur.
Sadece insan aklının tek başına insanlığı güven ve refah içinde yaşayabilecekleri bir ortamı sağlayabileceği iddiası doğru olmaz, İlahi vahiyden ayrılan halklar, yükseliş ve ilerleyişini uzun süre ayakta tutamazlar ve kısa bir süre sonra kaybederler.
“Bütün bildikleri dünya hayatının görüntüsüdür. Onlar Ahireti dikkate almazlar. İlgi duymazlar. Onlar içten içe hiç düşünmediler mi; Allah gökleri ve yeri başka şekilde değil, sadece gerçek ve belli bir ömrü olan varlıklar olarak yaratmıştır. İnsanların çoğu Rableriyle yüzleşmeyi göz ardı ederler. Yeryüzünde dolaşmadılar mı ki, kendilerinden önce gelenlerin sonunun ne olduğunu görsünler. Öncekiler bunlardan çok daha güçlü kimselerdi. Toprağı işlemişler ve bunların şenlendirmelerinden daha çok şenlendirmişlerdi. Elçileri de onlara apaçık belgeler getirmişlerdi. Allah onlara yanlış yapmamıştı; yanlışı onlar kendilerine yaptılar. Sonra Allah’ın ayetleri karşısında yalan söyleyerek ve onları hafife alarak kötülük yapan bu kişilerin sonu daha kötü oldu.” (Rum 30/7-10)
Bilim veya dinin yanlış anlaşılması ve bu ikisi arasında oluşan kafa karışıklığı, ateizme yol açmasına sebep olmuştur. Gerçek şu ki, bilim dine hizmet etmeye geldi ve din gerçek bilimle asla çelişmez.
Avrupa, bazı dini inançların bilimin ışığında çöküşünün sonucu olarak bir entelektüel kriz yaşıyorsa, İslam dünyası da özellikle son yıllarda bu krizin aynılarını yaşamaya başladı. Görünen o ki, dinden uzak bir bilim anlayışı, yarattığı kafa karışıklığı sebebiyle sadece ilgili kişiye değil, tüm topluma oldukça fazla zarar verebiliyor.
Hişam Alabed