Dinin Kültürleşme Süreci
Teknolojik gelişmeler İnsana, dolayısıyla topluma bir hayat felsefesi/düşünce görüş ve yaşam tarzı sunar. Teknolojik gelişmeler beraberinde tabakalaşmayı meydana getirir. Ayrışan halk kendi yüksek tabakasını meydana getirirken dolayısıyla toplumda tabakalaşma meydana gelir.
Böylelikle yüksek tabaka kendi düşünce ve yaşam tarzını oluşturmaya başlar. Zaman içinde bu düşünce ve yaşam tarzı dominant bir hal alır. Dominant düşünceler zaman içinde toplumun kolektif hafızasına yerleşir. Süregiden zaman içinde eyleme dönüşen düşünceler kültürleşir. Bu sebeple farklı farklı kültürlerden bahsedebiliyoruz. Dinle kültürleri ayrıştıran temel nokta budur. Farklı farklı dinler yoktur.
Kültürleri din diye algıladığımız çağımızda kendimize bir kaç soru sormalıyız.
1- Din nedir?
2- Din’de reform olur mu?
3- Din’de reform ne demektir?
4- Din dili değişir mi?
Can alıcı sorulara kendimce cevaplar buldum. Ayrıca siz aynı sorulara kendiniz kendi bakış açınızla cevaplar üretebilirsiniz.
- Din, öncelikle her şeyi Allah’a borçlu olduğumuzu bilmektir. Söylediğimiz tüm sözlerden ve yaptığımız tüm eylemlerimizden bir gün hesap vereceğimizi bilmektir. Din, Nebi-Elçilere bildirilen; Vahiyle hayatımıza yön/kıble tayin etmektir. Emir ve yasaklara helal ve haramlara ve toplumsal normlara harfiyen uymaya çalışmaktır.
- Din de Reform olmaz. Tüm Nebi-Elçiler aynı hakikati dillendirdiler. “La ilahe, illallah”, “Benim Rabbim sizin Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. “Din bize olması gerektiği gibi bir yaşam Felsefesi sunar. Dominant baskı yoktur… (Bkz. Bakara/256)
- Her Teknolojik gelişim kendi yaşam felsefesini ürettiği için; Felsefe/ Kültür/insanın zihninin/düşüncesinin ürünü olduğundan. Dinin, dominant kültür/le harmanlanarak yeniden yapılandırılma sürecinden vazgeçmeliyiz. Sürekli saf din, kültürle/ İnsan zihninin ortaya çıkardığı/ felsefe/ düşünce sistemleri ile birleşerek, bütünleştiğinden; Tarih boyunca, sürekli Dinde meydana gelen yozlaşma süreçleri aynı şekilde tekrarlanmıştır. Sürekli, Din Kültür/lere entegre edilmiştir.
- Din dili değişmez, Din dili evrenseldir. Din dili çok sade, yalın ve basittir. Bu yüzden mükemmeldir. Tıpkı tekrarlanan, Kamer suresinde ki ayetler gibi. Kolaylaştırdık düşünen, öğüt alan yok mu? Tüm Nebi-Elçiler, toplumlarında meydana gelen yozlaşma/lara karşı, İlahi emirle toplumlarını uyarmışlar ve Dini aslına geri döndürmeye çalışmışlardır. Din dili hiç bir zaman değişmedi, değişmeyecekte. Allah’ın kelimeleri kıyamete kadar korunacaktır. (Bkz. Hicr/9) Toplumsal dil/ler, sürekli değişmektedir, eklektik bir biçimde değişmeye de devam edecektir.
Dil değişirken şirk dili de değişecektir. Şirk değişik süslü paketlerde içeriği aynı kalmak koşuluyla değişik türevleriyle birlikte alıcı bulduğu sürece, sürekli pazarlanmaya devam edecektir. Şirk, sürekli bir virüs gibi yeni dile entegre edileceğinden; çağımızda ki teknolojiyle gelişen şirk dilini de iyi kavramamız gerekmektedir. Elektriğin keşfi ile gelişen teknolojide, Enerji / Elektrik / Işık / Nur, Melek kavramları, Şirki anlatmak için malzeme olmuş durumdadır. Frekans ve rezonans/ radyo, televizyon kanalları, uydular, trafolar; Rabıtayı tanımlamak için teşbih malzemesi olarak kullanılmaktadır. Söylenen şu cümle durumu özetlemektedir. “Maazallah, direk bağlanırsanız yüksek voltaj sizi çarpar.” Tövbe tövbe..
Allah’ın bize şah damarımızdan daha yakın olduğunun üstünü örtenler kendilerini trafo olarak araya koymaktadırlar… Kendileri şirk nesnesi oldukları yetmezmiş gibi başkalarını şirke çağırmaktadırlar. “Tıpkı şeytan gibi, ben yalnızca çağırdım onlar akıllarını kullansalardı ya…” Günümüz Teknolojisiyle elektrik/ışık/nur üzerinden, özellikle şirki batîni anlamda anlatmak kolaylaştığı için çok dikkatli olmak zorundayız. Elektrik, bir nevi Can/Canlılık ile tasvir edilebilir fakat Ruhla ve Vahiy Meleği ile özdeşleştirilemez… Felsefe tarihimizde, vücuda canlılığı kazandıran ilkenin ruh olduğu düşünüldüğü için burada gözden kaçan çok ince bir ayrıntı vardır. Kitabımızda bize, yaşayan ölülerden, sağır, kör ve dilsizlerin varlığından bahsedilir. Gaflet içinde uyuyan/yaşarken ölü olan insanlardan. Normalde canlıdırlar fakat mecazen ölüdürler, gaflet uykusundadırlar. İşte, Nebilere bildirilen Vahiy/Ruh insanı gafletten uyandırırken insana farklı ekstra bir canlılık kazandırır. Bize bilinç aşılar ve vahiyle indirilen Nur bize vahyin rehberliğinde farklı bir aydınlık/basiret kazandırır. Kirlenmiş kalbimizi, zihnimizi temizler, arındırır. Duygu ve düşüncelerimize yön verir, istikamet belirler. Yön verirken de bizi her tür şirkten uzak tutar. Din dili değişmeyeceğinden, dinde reform da olmaz, şirk dilinin reform geçirerek sürekli kılık değiştirdiğini ve bir virüs gibi yayıldığını anlamak zorundayız.
Mürüvvet Çalışkan’ın kaleme aldığı bu yazı, Fıtrat Haber sitesinde 5.6.2017 tarihinde yayımlamıştır.