Dinlerde Hesap Verilebilirlik Olgusu

Dini terminolojide hesap verebilirlik, kişinin dünyada yaşarken veya öldükten sonra ahirette yapıp ettiklerinden dolayı aşkın bir varlığa hesap verme inancıdır. Bu yazıda, hangi din hesap verebilirlik için ne söylüyor, buna bir cevap bulacağız.

Hinduizm ve Budizm’de Hesap Verilebilirlik

Hinduizm ve Budizm’de hesap verebilirliğin temelinde karma yasası ve reenkarnasyon inancı vardır. Karma yasası, bireyin dünyada yaşarken yapıp ettiklerinin, iradi eylemlerinin ahlaki sonuçlarına göre belirlenmesidir. Bu yasaya göre insanın şimdiki yaşamı geçmiş hayatlarındaki yapıp ettiklerinin bir sonucu olması gibi gelecekte tekrar dünyaya geldiğindeki yaşantısını da etkiler. İnsani kozmosa bağlayan ve ruhu ölüm ve yeniden doğum döngüsüne mahkûm eden yasa karmadır. Kozmosu doğuran, muhafaza eden ve bunları yaparken var olanların ebedi geri dönüşümünü mümkün kılan gizemli süreç de kozmik yanılsama yani mayadır. Cehalet (avidya) ile körleştirildiği sürece bilinç bu yanılsamayı besler ve öz benliğindeki hakikate ulaşana kadar dünyaya tekrar ve tekrar gelir. Kozmik yanılsama olan mayanın dokuduğu, karma tarafından koşullandırılan insan deneyiminin ötesinde bir yerlerde “mutlak hakikat” denen Hinduizm’de öz benlik (atman), Budizm’de brahman yani saf varlık durur. Öze erişmenin yolları, ölüm ve yeniden doğum döngüsünü kırmakla mümkün olmaktadır.

Bu dinlerde hesap verebilirlik olgusu samsara çarkıyla belirlenir. Aslında reenkarnasyon inancına sahip tüm dinlerde, insanların doğum ve ölüm çarkına tabi olduklarına inanılır. Hinduizm ve Budizm’de yaşadığı acı ve ıstıraplı hayatlara katlanırsa insan, dünyaya tekrar geri gelişinde daha iyi koşullara bir statü ile gelir. Meditasyon ve yoga yaparak içsel aydınlanma yoluyla samsara çarkından çıkarak kurtuluşa erebilir. Bu kurtuluşu sağlamak için meditasyon (derin düşünme), bedensel disiplini sağlamak için de yoga yapmak gerekir. Bu sayede Hinduizm’de mokşaya, Budizim’de ise nirvanaya ulaşılabilir.

Hristiyanlıkta Hesap Verebilirlik

Hristiyanlık inancını Hz. İsa değil, Pavlus belirlemiştir. Bu inanca göre Âdem’in Tanrı’ya itaatsizliğinin bedelini Tanrı, oğlu İsa’ya ödetmiştir. Tanrı Âdem’in günahına kefaret olarak oğlunun kanını çarmıhta akıtarak Âdem’in günahının bedelini/kefaretini ödetmiştir. Bu sayede Tanrı ile günahkâr insan arasındaki uzlaşma tekrar sağlanmıştır. Pavlus’un ortaya attığı doktrine göre ayrıca İsa’nın öldükten sonra üçüncü gün dirildiğine, şimdi Tanrı’nın sağında oturduğuna, yeryüzüne tekrar geleceğine inanılmaktadır. Hesap gününde ise İsa Tanrı’nın yanında günahkâr Hristiyanların savunusunu yapacaktır.

Pavlus’un asli günah doktrini, Tanrı’ya bireysel hesap verebilirliğin mahiyetini değiştirmiştir. Kısaca bu doktrine göre Tanrı inkarnasyon/hulul/bedenleşme ile yeryüzüne oğlu İsa’yı göndermiştir. Günümüzdeki Baba-Oğul-Kutsal Ruh üçlemesinde, İsa’nın hem bir Tanrı hem bir beşer olduğu hipotezi açıklama zorluğu ile karşı karşıyadır.  Ve Tanrı, oğlunu yeryüzüne göndererek akan kanını kefaret olarak kabul etmiştir. Bu doktrinde kim, kime, kimin için kendini feda ederek hesap ödediği sorusuna düz mantıkla cevap vermek zordur.

Pavlus’a göre her doğan çocuk günahkâr doğar. Ancak vaftiz edilen çocuklar Hristiyanlık inancına girebilir ve kurtuluşa hak kazanabilir. “Pavlus’a göre kurtuluş ancak Tanrı’nın inayeti ile ve Hz. İsa’nın Tanrı’nın oğlu olduğuna (üçlemeye) inanmakla gerçekleşecektir. Bu dine girmek için vaftiz olmak şarttır. Kilise kendisini Tanrı’nın temsilcisi olarak gördüğü için rahip önünde günah çıkarmak, Tanrı önünde hesap çıkarmakla eşdeğerdedir. Hz. İsa’nın da hesap günü günahkâr Hristiyanlar için Tanrı’nın yanında avukatlık yapacağı, gerçek anlamda yaratıcı Tanrı’ya karşı sorumluluğu ve hesap verileceği bilincini örtmektedir diyebiliriz. Ayrıca kurtarıcı beklentisi kişisel sorumluluğu ve hesap verebilirliği de perdeleyebilmektedir”. Kilise babaları/ruhbanlar tarafından da teslis inancı (baba-oğul- kutsal ruh / üçlü birlik) ve Pavlus’un geliştirdiği asli günah doktrini Hristiyanlıkta merkezi bir konum kazanmıştır. Aşa-i Rabbani ayinlerinde İsa’nın çarmıhta gerilen bedenini temsilen ekmek, kanını temsilen kırmızı şarap içilmesinin sebebi budur. Ayrıca kilisede yapılan vaftiz geleneği ve günah çıkarma olgusu yalnız Tanrı’ya hesap verilebilirliğinin mahiyetini de değiştirmektedir.

Yahudilikte Hesap Verebilirlik

Yahudilik etnosentrik (Yahudilik ırkına, kültürüne ve dinine bağlı) bir din olduğundan dünyada yaygın olan diğer dinlerden bu bağlamda farklılık göstermektedir. Yahudiliği İslam’dan, Hristiyanlıktan ve diğer dünya dinlerinden ayıran diğer özellik ise kendilerini seçilmiş üstün ırk olarak görmeleridir. Yahudilik, Tanrı’nın seçkin milleti için vaat ettiği ve kutsal topraklarla bağlantılı bir dindir. Yahudilik de diğer dünya dinlerinde olduğu gibi birçok mezhebe ayrılmıştır: Ortodoks Yahudiliği, Hasidilik, Reformist Yahudiler, Muhafazakâr Yahudilik, Yeniden Yapılanmacı Yahudilik, Samiriler, Karailik, Sabataycılık, Kabalistler gibi. Tümünde de ahirete inanmayanlar kâfirdir. Onlar cennet hayatından nasip alamayacaklardır. Fakat Talmud’a göre bir Yahudi ne kadar büyük günah işlerse işlesin cehennemde ancak on iki ay kalacaktır.

İslam’da Hesap Verebilirlik

İslam dini dediğimizde ise hesap vericilik olgusunu öğreneceğimiz ana kaynak Kur’an-ı Kerim’dir. Bunun aksini iddia etmek insan düşüncesi ile şekillenmiş ve kültürleşmiş inançları Kur’an’ın önüne / vahyin önüne geçirmek anlamına gelmektedir. Hinduizm ve Budizm’de yer alan reenkarnasyon inancı İslam’da yoktur. Temel inanç bakımından İslam, bu dinlerden ayrılmaktadır. Sınırlandırılmış cehennem günleri inancı İslamiyet’te yer almaz. İslamiyet’e göre hiç kimse kimsenin hesap yükünü yani günahını yüklenmez. Ahirette herkes kendi hesabını kendisi verir. İslam’da kurtuluşa ancak Allah’a teslimiyet, iman ve salih amellerle gerçekleşir. Bu inancın kaynağı Kur’an’daki şu ifadelerdir:

Her insanın uçup gider sandığı amellerini boynuna bağlar, onları kıyamet /mezardan kalkış gününde kendisini karşılayacak açık bir belge halinde önüne çıkarırız” (İsra 17/13).

“Oku amel defterini!” deriz. Bugün kendi hesabını görmeye kendin yetersin” (İsra 17/14).

“Kim yola gelirse kendisi için gelir, kim de yoldan çıkarsa kendi aleyhine çıkar. Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez. Biz bir resul /kitap göndermeden azap edecek değiliz” (İsra 17/15).

İslam’ın, hesap verebilirlik olgusu açısından dünyada yaygın olan diğer dinlerden ayrıldığı görülmektedir. Kişi yaşamındaki sorumluluğu kendisi üstlenir; ödül de ceza da kişinin bu dünyada yaptıklarının adil bir sonucu olarak ortaya çıkar. Dünya yaşamı tek seferlik olduğundan ve tekrar geri dönüş olmadığından İslamiyet’te ödül ve ceza, ahiretteki cennet ya da cehennem olarak takdim edilir.

Mürüvvet ÇALIŞKAN

___________________________________________________________________

Kaynaklar:

Süleymaniye Vakfı Kur’an-ı Kerim Meali

Hesap Verebilirliğin Pozitif İyi Oluşa Etkisi

Gündüz Şinasi, (2010), Yaşayan Dünya Dinleri, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları. 3. Baskı, Ankara