DURUM NE? (5)
S&P 500 (Standart and Poor’s 500 endeksi, Amerika’da faaliyet gösteren değeri en yüksek 500 şirketin hisse senetlerinden oluşmaktadır) geçen hafta salı günü (20.11.2018) oldukça sert diyebileceğimiz %3’lük bir düşüş yaşadı. Yine geçen hafta Brent petrol fiyatlarında da önemli düşüşler oldu ve Brent petrol haftayı 58.80 $/varil seviyesinden kapattı. Popüler yatırım araçlarından Bitcoin ise yine sert bir düşüşle haftayı 4000$ seviyelerinden kapattı.
Brent petrolün bu düşüşü Türkiye için çok iyi bir haber çünkü cari açığımıza olumlu bir katkısı olacak.
Ancak yinede piyasalarda gördüğümüz bu olumsuz hava bir korkunun, bir endişenin göstergesi. Bizim yapmamız gereken piyasalardaki bu olumsuz performansı anlamaya ve bizim ekonomimiz için ne anlama geldiğini yorumlamaya çalışmak.
FED’in (Amerika Merkez Bankası) parasal genişlemeyi sonlandırdığını ve hatta parasal daralma politikasına geçiş yaptığını uzun süredir yazılarımda belirtiyorum. Bu bilanço küçülmesi planı çerçevesinde FED piyasalardan daha önce verdiği bol likiditeyi kademeli olarak geri çekecek. Bu kapsamda 2019’da 600 milyar dolar,2020’de 600 milyar dolar ve 2021’de 350 milyar dolar parayı piyasadan çekerken diğer taraftan faiz artırdığını ve 2018’in son ayında ve 2019’da toplam üç veya dört faiz artırımı yapma isteğini açıklamalardan görebildiğimizi belirtmiştim.
Avrupa Merkez bankası ise parasal genişlemeye bu yıl sonunda son vereceğini ve önümüzdeki yıl sonunda da parasal daralmaya gidebileceğini açıklamıştı.
Şu an dünyada ekonomik faaliyet açısından sıkıntılı bir durum yok. En son yayınlanan OECD tahminlerinde 2021 yılına kadar çok hafif bir yavaşlama beklendiği ve bir kriz beklenmediği açıklandı.
O zaman son dönemlerde gördüğümüz emtia ve borsalardaki çalkantının sebebi ne olabilir? Ticaret savaşları, Brexit, İtalya’daki bütçe krizi ve İran yaptırımlarını daha önceki yazılarımda detayları ile anlatmıştım. Ancak bunlar bu çalkantıyı açıklamak için yeterli gerekçeler değil.
Bence sebeplerin başında Amerika’daki faiz artışları ve FED’in piyasadaki fazla parayı geri çekme planı geliyor. Avrupa Merkez Bankası’nın parasal genişlemeye nokta koyma planı bu olumsuz havayı destekler nitelikte. Doların arzı azalınca ve faizi artınca fiyatı da artıyor bu durum bütün finansal piyasaları etkiliyor. Gelişmiş piyasaları ve dünya ekonomisini çok derinden etkilemesini beklemediğim bu çalkantılı süreç en çok gelişmekte olan ülkeleri özellikle çalkantılı bir dönem geçiren ve bir yıllık süreçte yaklaşık 200 milyar dolar civarında borç ödemesi/çevirmesi gereken Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Dünyada parasal likiditenin azalması ve faizlerdeki artış bizim gibi ülkelerin borç bulma/çevirme maliyetlerini olumsuz olarak etkileyecektir.
Dikkat etmemiz gereken önemli tarih bu ay sonunda Arjantin’de başlayacak olan G-20 zirvesi ve bu zirvede özellikle Trump ve Çin devlet başkanının yapacağı toplantı. Bu toplantı ticaret savaşlarının önümüzdeki dönem nasıl bir seyir izleyeceği açısından bize bir işaret verebilir.
G-20 zirvesi ve FED’in nasıl ilerleyeceğini yakından takip etmemiz gerekiyor. Açıklanan OECD raporunda Türkiye için 2109 yılında resesyon beklediklerini belirtmişler. Yerli ve milli çözüm odaklı, ülke borçlarını azaltıcı, cari açık hastalığını tedavi edici önlemleri hızla hayata geçirmeliyiz.
Ömer Mahmut Kuzanlı