FELSEFE-TARİH SÜZGECİ
Nedense tarih deyince hepimiz korkar, evvelki masalları mı dinleyeceğiz deriz? Hakkın elçilerine de böyle denmiş yıllarca. İnsanlar haklı, geçmişte de haklıydı günümüzde de Batıl hep Haktan beslenmiş bir vampir gibi kanını emerek yaşamış.
Dünya ikili sistem üzerine kurulmuş. Rabbim ne yaparsa en iyisini yapar. Hikmetinin ilmini verdiği elçilerine bize doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, haramı helalden. Ayırt edebileceğimiz öğretme ilmini vermiştir. “Ey iman edenler! Siz Allah’ı sayar haramlardan sakınırsanız, Allah size hakkı batıldan ayırt edecek bir anlayış kuvveti verir, sizin günahlarınızı örter, sizi affeder. Allah büyük lütuf sahibidir. (Enfal/29) Elçiler de bize öğretmişler. Rabbim her şeyi zıddıyla yaratmış ve bu zıtlıktan da hikmet doğmuş.
Tez-antitez-sentez, elektron -proton -nötron, yeryüzü-gökyüzü-evren, toplama-çıkarma-sonuç. Mürekkep yalayan herkes okullardaki eğitiminde bu kuralların üzerine inşa edildiğini bilir. Hep sebepler ve sonuçlar.
İnsanlar elleriyle yaptıklarının sonuçlarına katlanmış yıllarca “İnsanlar bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu. Ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan dönerler. (Rum/41)
Düşünce tarihi çok çok eskilere dayanıyor. Yunanda başlar hala devam eder masallarına kimse inanmıyor!
İnsanoğlu internet ağı denilen bir ağ oluşturdu neyi öğrenmek istiyorsan tıklıyorsun öğreniyorsun. Antik Mısırlıları öğrendik, kayıp kıtaların keşfini öğrendik. Deyim yerindeyse ne yerler ne içerler hepsini öğrendik. Bizden bir farkları hiç yokmuş. Onlarda hep sorgulamışlar nereden geldik nereye gidiyoruz diye. Dağa taşa kısaca nereyi bulmuşlarsa oraya yazmışlar. Yani yazıyı da Mısırlılar keşfetti masallarına kimse inanmıyor artık. Âdem var oldu olalı yazı hep var. Herkes iyi söz söyleyene hatta kendisinin bilmediği konulardan bahsedene, hele sırlarını haktan aldığını söyleyene bilge demiş. Oysaki Hakkın elçileri hiç sır getirmemişler. “Ey peygamber! Rabbinden sana indirilen buyrukları tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan Risâlet vazifesini yapmamış olursun” (Maide/57)
Herkese bedelsiz sunmuşlar. İşte o peygamberler Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir. Sen de onların yoluna uy. De ki: Ben buna (peygamberlik görevime) karşılık bir ücret istemiyorum. Bu (Kur’an) ‘âlemler için ancak bir öğüttür.” (En’am/90) Elçilerin gösterdikleri mucizeler de haktan geldiklerini kanıtlamak içinmiş. Allah (c.c.) âdeme isimleri öğretti ya bizde her şeyin taklidini yapabiliyormuşuz. Taklit dedim çünkü gerçeğini asla yapamayız. Şöyle bir çevrenize bakın neyin aslını yapabiliriz. Cevabını kendiniz verin. Yaratılmışın yaratması olmaz.
Sınırlılığımızdan kaynaklanan bakış açısıyla her şeyi sınırlandırdık. Şu tarihte başlar şu tarihte biter dedik. Bayılıyoruz sınırlandırmaya. Çok şükür elimizle bulduğumuz kalıntılar gerçeğin kanıtları olmuş. Gören gözlere… Yaradan her şeye bir ömür biçmiş. Dünyamızın ömrü de bizden uzunmuş. Yani herkesin ne düşündüğünü de öğrendik.
Bizim bildiğimiz şekline dönelim felsefe Yunanda başlar. Her üstat bir önce ki üstadın devamı niteliğindeki düşünceleri ya kendi yorumuyla açmıştır ya da kökten değiştirip kendi akımını yaymıştır. Her akım da, kendi üstadının adıyla anılmıştır. Kendi kurdukları okullarda da kendi düşüncelerini öğretmişlerdir! İşte bize bir hikmet.
Konunun gerçeğini nereden bulduğun çok önemli. Kaynağa indikçe gözünle gördüğünü, kulağınla işittiğini, beynine yüklediğinin, kalbinle tasdiklediğin Yaradan’ın huzurunda bulacaksın gerçeği. Bunu yakaladığın anda gerçek senin için odur. İşin sırrı bu bulduğunu kimse yargılayamaz Yaradan’dan başka.
Sır gibi sakladıkları bilgileri su yüzüne çıktı. Her şeyin perdesini açacaktır Yaradan. Sır falan kalmayacak. Yaradan’ın bilgileri herkese açık. Biz örtüyoruz üzerlerini. İşte eski üstatlar, anladıkları ilimleri kendilerine mal etmişler. Bu bilgiler bana verildi deyip başkalarının anlayamayacağını savunmuşlar. Oysa o bilgiler hep var, var olmayanı icat etmemişler, var olanı anlamışlar ve kamusallaştırmışlar. Elçiler bize yaratıldığınızın farkına varın, nereye dönerseniz orada bu gerçeği bulacaksınız getirdikleri kitaplar herkese açık. Yaradan, kim ne kadar isterse görmeyi, o perdeyi açıyor. Sınırlı olduğumuzu anladık. Hepimizin parmak işaretlerinin farklı olduğunu öğrendik. İşte o parmak izi kadar anlayış var dünyada birbirimize ne kadar çok benzesek de farklıyız. Ne muhteşem yaradılış. Sınırlı anlayış kapasitesine sahip olduğumuzu hepimiz anlarız. Yaradan kimseye kaldıramayacağından fazlasını vermez.
Uzun bir dönem bize, maddenin nasıl oluştuğunu nasıl maddeden oluştuğumuzu anlattılar. Şimdi maddenin daha derinlerine indikçe, atomun içinde zerrelerin varlığını keşfettiler daha derine indikçe şaşırdılar, enerjiyi keşfettiler gördüğünüz maddeyi ve enerjiyi birleştirin. İşte o biziz bunlardan yaratıldık.
Herkese bir yaşam şansı verilmiş. Kendini nerede gördüğün çok önemli Ben buradayım diyorum şimdi anladıklarımla. İnsanoğlu daha nelerin perdesini açacak… Rabbim bilir. Allah dilemezse biz dileyemeyiz. Bizim bilmemizi dilemiş. Kendisinden bir parça değil de ruhundan üflemiş. En güzel isimler Yaradan’ın ve o isimlerle dua etmemizi istemiş tüm dualarımız kurtuluşumuz içindir.
Mürüvvet Çalışkan’ın kaleme aldığı bu yazı, Fıtrat Haber sitesinde 6.3.2017 tarihinde yayımlanmıştır.