Güncellemeni Yaptın Mı?

Sureta insan, sireta insanlık dışı mahluklar durumuna düşmemek, beyinleri uyuşturulmuş kişilerden olmamak için fabrika ayarlarına dönülmelidir.

İnsan can, beden ve ruhtan oluşur. İnsanlığa geçiş yüklenen ruh iledir.

Ruh; insana yüklenen yazılım programı gibidir. Yazılım programı fıtrattır. İslam fıtrat üzeredir.

Fıtrat; evrensel olan bütün doğruları içine alır. Allah’ın yaratan olduğunu yaratılan hiçbir insan inkâr etmemiştir. Zira Hak Teala kitabında bu gerçeği anlayacağımız bir dille şu şekilde ifade etmiştir:

“Onlara: “Gökleri ve yeri, kim yarattı?” diye sorsan kesin olarak “Allah” derler. De ki “Allah ile aranıza neyi koyup yalvardığınıza baktınız mı? Allah bana bir sıkıntı vermek istese, onlar bu sıkıntıyı fark edebilirler mi? Ya da bana iyilik etmek istese, onlar, O’nun bu iyiliğini önleyebilirler mi?” De ki “Allah bana yeter. Kendilerine dayanak arayanlar O’na güvenip dayansınlar.”(Zümer Suresi: 39/38)

İnsan bilgisayarının yazılımı İslam’dır. Kullanılan bilgisayara virüs bulaşması ihtimali her zaman vardır. Virüs bulaşmaması için programın her zaman güncellenmesi gerekmektedir.

Güncellemesinin yapılmadığı bilgisayarın virüs kaptığı gibi, insan yazılımını da virüs kapacaktır. İslam yazılımının tamamını hiç kimse örtemez. Zira Hak Teala bu gerçeği anlayacağımız bir dille şu şekilde ifade eder:

“Rabbin, Ademoğullarından, onların bellerinden nesillerini aldığında onları kendilerine karşı şöyle şahit tuttu: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Onlar da “Evet! Rabbimizsin. Biz buna şahidiz.” dediler. Artık (mezardan) kalkış günü, “Biz bunun farkında değildik” diyemezsiniz. (Araf suresi: 7/172)

Her doğan akıl baliğ oluncaya kadar Müslümandır. Bellerinden nesillerin alınması insanın üreme çağına gelişinin delilidir. Kadın ve erkek, buluğ çağına geldiklerinde gördüklerine şahit olup, bütün sorumluluklarını üstlenmelidir.

Şahit olabilecek her birey yaratılan hiçbir şeyin kendiliğinden yaratılmadığını idrak etmektedir. Üst bir gücün yarattığına ve yönettiğine kendisi de kesin inanmıştır.

Çocukların büyüklerini çıkmaza sokmaları, baliğ sonrası bu şekilde sorularının kalmayışı, büyüyen bireyin kanaatinin tam olmasındandır. Allah vardır ve tek yaratıcı O’dur.

Yazılımının bozulmasına sebep olacak bilgi kirliliğine karşı tedbirini yaratıcıdan almayanların söyleyecekleri sözler şu şekilde olacaktır:

“Şunu da diyemezsiniz: “Önceden ortaklar uyduran atalarımızdı. Biz ise onlardan sonra gelen bir nesildik. O boş işlere dalanların yaptıklarından ötürü bizi yok mu edeceksin?” (Araf suresi: 7/173) 

Ruh: akıl, şuur, vicdan, irade ve fıtrattır. Akıl; bilgi edinmeye yarayan bir güçtür. İnsan bu güç ile bilgi edinir ve uygulamaya geçer. Bu bilgileri devamlı uygulayan bir bedeni akıl bir kale gibi korur.

Akıl eden bir kalp, faaliyet halindedir. Faaliyet alanını geniş tutan insan, şahit olacak bir çok olayları görür. Bu şahitlik şehadete iter.

Şehadet: Hayatın imana şahitliğidir. Hayatını imanına şahit kılanlar asla ölmezler. Şahit olmak; örnek olmak ve model olmakla olur.

Akıl, irade ve vicdan ruhun kaynağıdır. Ruhun sahip olması gereken en önemli donanımlarıdır. Kendilerini bu donanımlardan mahrum edenler bağışıklık sistemlerini zayıf bırakmış olurlar.

Hayatın asla boşluk kabul etmediğinin farkında olanlar, böylesi bir boşluktan faydalananların çok olacaklarını da bilmelidirler.  Şuur sahibi olunmalıdır.

Şuur; görünen ve bilinen manasındadır. Görünen ve bilinene karşı hangi güç durabilir?

Yapılan işin sonucunun düşünülmemesi, bakırın altın, kömürün elmas zannedilmesi gibidir. Zanlar çoğunlukla aldatıcıdır.

Kalıcılığı kesin olmayan dünya nimetlerinin, geleceği kesin olan ve borçluların borcunu ödeyip mükâfatını göreceği günün olmayacağını zannetmek böyledir. Ondan dolayı vicdandan gelen sese kulak verilmelidir.

Vicdan; İyiyi kötüden ayırabilen, kötülük yaptığı zaman üzülen, iyilik yaptığı zaman sevinen iç bendir. Bilginin kaynağıdır. Vicdan evet derse akıl onu yalanlamaz. Vicdan akıldan daima bir adım öndedir.

Vicdanın okeylemediğine aklın cevaz vermesi, aklın virüs kaptığının delilidir. Vicdanının sesini kesmeyenler bu sesi muhakkak duyacaklardır. Ondan dolayı vicdana ters düşen bir şey ile amel edilmemelidir. Zira Hak Teala iç bene ilham etmektedir. İlgili ayet şu şekildedir: 

“Sonra yaptığının kötü veya iyi olduğunu ilham edene yemin olsun ki

Kendini geliştiren, umduğuna kavuşur.” (Şems suresi: 91/8-9)

Bir şeyin  yapılıp yapılmaması, yapılacaklar arasında seçim yapılması irade ile olur. Allah iradeli yarattığı insanın kendi iradesi ile kendisine yönelmesini beklemektedir.

İrade sahibi olması sorumlu tutulmasının gereğidir. Allah Teala; dileyenin inanmasına dilemeyenin de inancını örtmesine izin vermiştir. Zira yaratan bu hakikati anlayacağımız bir dille şu şekilde ifade etmiştir.

“De ki “Bu doğrular Rabbinizdendir. İmanı tercih eden inanıp güvensin, görmezlikten gelmeyi tercih eden de kâfir olsun. Yanlış yapanlar için perdesi kendilerini kuşatacak bir ateş hazırladık. Yardım isterlerse onlara, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su verilir. Ne kötü içecektir o; ne kötü yerdir orası!” ( Kehf Suresi:18/ 26)

Hiç akıldan çıkarılmamalıdır! İnsan başıboş bırakılmayacaktır.

Ves-Selam

Asiye Türkan’ın kaleme aldığı bu yazı, Fıtrat Haber sitesinde 1.5.2017 tarihinde yayımlanmıştır.