İbret Alan Örnek Olabilir!
Ya Rabbi! Bize yol açacak olan sensin!
Tıpkı Nebi-Resul Hz. Musa, Hz. Harun ve inananlar gibi sıkıştık. Bir tarafta firavun ve askerleri, önlerinde ise kocaman Nil nehri.
Arkada ölüm önlerinde ölüm!
Sebeplerin tükendiği, “eyvah yakalandık!” dedikleri bir anda tam güvenin getirisi sözler: “Rabbim benimledir, bana bir yol gösterecektir” (Şuara 62)
Kanları durduran mucize olay yardımın Şuara suresinin 63. ayetinde nasıl olacağı anlatılacaktı; “Musa’ya “değneğinle denize vur” diye vahyettik. Hemen deniz yarıldı. Yarılan her parça koca bir dağ gibi oldu.”
İnanan ve güvenen kullarını Allah ortada koymamıştı. Hz. Musa, Hz. Harun ve bütün inananlar beraber selamete kavuşmuşlardı. Araf Suresinde Hak Teâlâ; Firavun ve inananların helak edilmeden önce tufan, çekirge, haşere, kurbağa ve içeceklerinin kana dönüşmesi ile birçok kez imtihan edildiklerini anlatacaktı. Hz. Musa’nın, her yeri zulmü ile kan gölüne çeviren, hakkı hak bilip hak uğrunda gayretli olanlara göz açtırmayan Firavuna karşı çıkarken duası vardı;
“Rabbim! Göğsümü genişlet.
İşimi kolaylaştır,
Dilimdeki düğümü çöz.
Çöz de sözlerimi iyi anlasınlar.” (Taha 25-28)
Firavuna karşı yalnız başına çıkmak zor geldi Hz. Musa’ya. Bir destekçi istedi. İyi bildiği, arkasından vurmayacak, ikiyüzlü değil, kendisine sadık, sözü güçlü birini istedi. Öncelikle yardımcı olarak istediği güvenilir birisi olmasıydı. O’nu yolda bırakmasın, arkadan vurmasın… Firavuna giderken söylediği bir dua daha vardı: “Ailemden birini de bana yardımcı yap”(Taha 29)
Zira kendi kavminden yaramaz birine yardım ederken yanlışlıkla adam öldürmüştü. Doğup büyüdüğü topraklardan öldürülme korkusu ile kaçmış ve Rab ‘ine sığınmıştı;
“…Rabbim! Bana vereceğin her hayra ihtiyacım var.”(Kassas 24)
Rabbim kulunu yine darda bırakmadı. Samimi gayretinin sonucunda geçimini sağlayacak bir iş, sükûn bulacağı bir eş ve sığınacağı bir yuva verdi. Sözünde durup, zamanını doldurduktan sonra artık tebliği sunmamak için hiçbir sebep kalmamıştı.
Firavunun zulmünden kurtulup o kadar mucizelere şahit olan onca inananların, artık dönmesi imkânsızdı. Lakin insan yine nankörlüğünü yapacaktı. Hz. Musa’nın yanlarından ayrılmasının akabinde içlerinde Nebi- Resul Hz. Harun’un da yanlarında olmasına rağmen kalplerinden atamadıkları buzağı sevgisine tutulup alışkanlıklarının içine tekrar daldılar.
İnanmayan ne kadar büyük bir olay yaşasa da inanmayacak, görmek istemeyen görmeyecek, anlamak istemeyen de anlamayacak ve inadında ısrar edecektir.
Aradan asırlar geçse de insan aynı kalacak, yine birçok badireler atlatacak, birbirinden farklı birçok olaylar yaşayacak, kaldırılması zor imtihanları olacak, imtihan olduğunun farkında olduğu halde yine isyan edecektir. Birçok emek verdiği ve ama anlaşamadığı eşiyle, kazanç sağlayamadığı işiyle, kendini güvende hissetmediği topraklarıyla, gayretlerinin sonucu elde ettiğini düşündüğü makamıyla, okumalarından elde ettiği bilgisiyle, eline verilene bütün imkânlarıyla vs. imtihan edilecektir. Yapılan hiçbir olumsuzluklarda kendini suçlu görmeyecek ve bir suçlu arayacaktır. Ve her zaman karşıdakini değiştirme gayreti içine girecektir.
Hâlbuki Hz. Musa Maide suresi 25. Ayetinde şu devirde yaşayan, aklını kullanmayan, kalbine söz geçiremeyen, inanmasını güvenerek ve teslim olarak gösteremeyen kullara şöyle haykıracaktı;
“Ey Rabbim, benim gücüm sadece kendime ve kardeşime yeter. Artık bizimle o yoldan çıkmış topluluğun arasını ayır.”
Acaba Hz. Musa’nın eşine, evlatlarına, ailesine ya da toplumuna değil de neden sadece gücü kardeşine yetiyor?
Çünkü kardeşi de kendisi gibi Nebi-Resuldür.
Gayet açık ifadeler ile dile getirilen bu gerçek anlaşılmadığı müddetçe; bazen eşlere, bazen çocuklara, bazen de emri altında gücü yeten kişilere zorlayan, zorlaştıran, kolaylaştırmayan, nefret ettiren durumunda olunacaktır.
Sözün özü bizim hiç kimseye evladımız da olsa örnek olmaktan ve tavsiye etmekten başka gücümüz yoktur ve şu da bilinmelidir ki herkes gücü nispetince zalimdir. Zalimler cezasını hem bu dünyada hem de ahirette muhakkak alacaktır.
Hasılı ibret alan örnek olabilecektir…
Asiye Türkan’ın kaleme aldığı bu yazı, Fıtrat Haber sitesinde 20.4.2017 tarihinde yayımlanmıştır.