İSLAM’DA TESETTÜR
İslâm, tesettürü farz kılmış ve ibadet saymıştır. Tesettür, erkek veya kadının şer’an örtülmesi gereken yerlerini örtmesi demektir. (İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr Trc.)
Örtünmek, insanla hayvanı birbirinden ayıran, Hz. Âdem (a.s.) ve Havva anamızla başlayan önemli bir özelliktir. Namaz, oruç ve zekât Müslüman’a nasıl farz ise, tesettürde öyle farzdır.
Tesettürü hafife almak, Kur’an’a muhalefettir. Bu da iman adına tehlikeli bir davranıştır.
Tesettür, insan onurunu koruyan bir elbisedir. Zira ayeti kerimede:
“Ey Âdemoğulları, size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Buyrulmaktadır. (A’raf Suresi 7/26)
Tesettür, geçici bir süre değil, kıyamete kadar geçerlidir. Bir ayet-i kerimede:
“Ey Âdemoğulları, şeytan, ana ve babanızın, çirkin yerlerini onlara göstermek için, elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi, sizi de (şaşırtıp) bir belâya düşürmesin!” buyrulmaktadır. (A’râf Suresi 7/27)
Tesettürü hiçe sayarak cinsel güdüleri tahrik edenler, insanlığa en büyük zulmü yapmış olurlar. Çünkü bu durum, aç kediye ciğer göstermek kadar çirkin ve tehlikelidir.
Batı toplumu fuhuş batağından çıkmak için çareler ararken, Müslüman gençler, fuhuş bataklığının pehlivanı olan Hiv virüsü ile tanışmakta ve Aids girdabında boğulmaktadırlar. Yani cinsel özgürlükte sınır tanımayanlar, En sonunda intiharı kurtuluş saymaktadırlar.
Tesettüre karşı çıkanlar, kadını kimliğinden çıkarıp, zevklere hitap eden bir nesne haline getirmeye çalışmaktadırlar. Çünkü kadını istismar etmenin en kolay yolu, onu kimliksiz ve kişiliksiz hâle getirmektir.
Bir açılışta, para karşılığı, fakir kadınları palyaço yapıp, akşama kadar oynatmak, kadının manevi şahsiyetini elinden almak değilse, başka ne olabilir?
Zührevi hastalıklarla mücadele eden bazı kişiler de, zinanın yasaklanmasını isteme yerine, maalesef, kontrollü ilişki diyerek, fuhuş değirmenine su taşımaktadırlar
Tesettürle ilgili iki ayeti zikredelim.
“(Resulüm!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.” (Nur Suresi 24/30)
“Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler…”(Nûr Suresi 24/ 31)
Yukarıdaki ayetlerde kadın ve erkeğin her ikisinin de gözlerini haramdan korumaları emredilmiştir.
Cahiliye Araplarında örtünme âdeti yoktu. Erkekler kadınlara saygı göstermez, kadınlar da erkeklerden sakınmazlardı. Açık kıyafetlerle dikkat çekmeye çalışan kadınlar da vardı. Onun için ayetlerde önce göz dikerek bakma konusu ele alınmıştır.
Duygusal ilişkiler gözle başlar. Çünkü göz, vücudun kapısı, beynin de kamarası gibidir. Gözler, hayal âlemini de canlandırır. Onun için, gözüne hâkim olanlar, zina yollarını da kapatmış olurlar.
Kur’an’da bunun misalleri vardır. şöyle ki:
Hz. Yusuf (a.s.) Züleyha’nın çirkin davetini reddederken, önce gözünü ondan çevirmiş, sonra kapıya doğru kaçmıştır.
Hz. Yusuf (a.s.)’ı göstermek için Züleyha’nın topladığı kadınlar, gözden aldıkları zevkten dolayı, farkında olmadan ellerini kesmişlerdir. (Yusuf Suresi 12/31)
Onun için Hadis-i şerifte:
“Nikâhlısı olmayan bir kadına şehvetle bakan kişinin, kıyâmet gününde gözlerine erimiş kurşun dökülür.” Buyrulmuştur. (Fethu’l-Kadîr, 8/98)
Zamanımızda namusa göz atmayı meşrulaştırmak isteyenler,
“Güzele bakmak sevaptır.” Safsatasını ortaya atmışlardır. Hangi Müslüman, başkalarının sevap kazanması için, kendi namusuna bakılmasını ister? Elbette istemez. Çünkü İslam’ın çizdiği Müslüman karakterinde, böyle boynuzlu bir tip yoktur,
Nur suresi otuzbirinci ayetin devamında hanımlar için. “Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler.” denilmektedir.
Kadınların görünen kısmı, yüzleri ve elleridir. Bunun dışında bütün bedenlerinin örtülmesi farzdır. Zira bir hadis-i şerifte:
“Ey Esma! Kadın hayız yaşına girdi mi ondan sadece şunun ve şunun dışında hiçbir yerinin görünmesi caiz değildir!” dedi ve yüzü ile ellerini işaret etti.” Denilmektedir. (Ebu Davud, Libas)
Tesettür, Müslüman hanımın ibadet hürriyeti, yaşam biçimi, süsü, ziyneti, manevi kalkanı, İslami kişiliği ve insanî hakkıdır, Bu hak, bir gelenek değil, Yüce Allah’ın farz olan emridir. Hafife alınması da insanı küfre sürükler.
Tesettürde ölçü kadının vücut hatlarını belli etmeyecek bir giyim şeklidir. Elbisenin ismi önemli değildir.
Cildin rengini gösterecek derecede ince olan elbise ile kişi örtünmüş sayılmaz
Başını İslam’a göre örtüp, altına dar pantolon giymenin İslami tesettürle hiçbir ilgisi yoktur. Zira tesettür ya vardır, ya yoktur. Yarım tesettür caiz değildir.
Günümüzde tesettür giyimi, yozlaştırılmış, defilelerle dikkat çeken moda haline getirilmiştir.
Televizyonlarda fetva veren hocalarımızda maalesef, çıplak sekreterlerle din sohbeti yapmaktadır. “Kızım sende İslam’a göre giyin deseler, ya kredileri yahut ta programları bitecektir. Dini isteğe göre eğip bükenler, mahşerde hesabını vereceklerdir. Çünkü İslam, taviz dini değildir.
Kelime-i Şahadete bir madde ilave etmek veya çıkarmak mümkün olmadığı gibi, Tesettür emrinin de ama, fakat denilerek yozlaştırılması asla mümkün değildir. Çünkü Kur’an’ın örtünme emrine karşılık, çıplaklığı savunmak, ayete muhalefet demektir.
Örtünme yasağına uymayan bir kadın, inkâr etmiyorsa, ona kâfir denilmez. Ancak tesettüre muhalefet etmenin cezasını da mahşerde çekecektir.
Ali KARA
Emekli Müftü