İYİLİK VE KÖTÜLÜK BAĞLAMINDA SUÇLULUK PSİKOLOJİSİ –VI-
İyilik ve kötülük bağlamında suçluluk psikolojisi yazı serimizin altıncısına gelmiş bulunmaktayız. Hatırlarsanız üçüncü yazıda[1] bir şema vermiştik. Bu şemada Kur’an’da geçen bazı ahlaki ikilemlere yer vererek; bu ikilemlerden yola çıkarak bir yazı serisi başlatmıştık. Sıra hak-batıl kavramlarına geldi. Bu yazıda suçluluk psikolojisi açısından farklı bir bakış açısı sunmaya çalışacağız. Haklılık/Büyüklenmecilik şeması üzerinden konuyu detaylandırmaya ve suçluluk psikolojisinin bu şemayı nasıl beslediğine değineceğiz.
Hak – batıl,[2] kavramları fıkıhtan tutunda, inanç, iman, ibadet, bilgi, ahlak vd. birçok olguyu yakından ilgilendiren ikileme sahiptir. Bu kadar geniş alana sirayet eden bu kavramları, Kur’an-ı Kerim rehberliğinde anlamak büyük önem arz etmektedir. Bir olgunun ve olayın hak ve/veya batıl olabilmesi için bir temelinin olması gerekir. Bu temeli bizlere ancak yaratıcının çizdiği sınırlar belirler. Allah tarafından çizilen sınırlar olmazsa bu durum paradokslara[3]/çelişkilere sebebiyet verir. Kitabımızda bu bağlamda hiçbir çelişki yoktur.[4] Bu sebeple paradoksun/ikilemin neresinde durduğumuz çok önemlidir. Konuyu Âdem ve İblis kıssası üzerinden detaylandırıp temellendirelim.
Bakara 34’te geçtiği gibi Rabbimiz meleklere emir verdi “Meleklere “Âdem’e secde edin /onun karşısında saygıyla eğilin! Dediğimizde hepsi hemen secde etti, İblis hariç. O direndi, büyüklendi ve kâfirlerden oldu.” Rabbimiz, Âdem’e de sınır çizdi “şu ağaca yaklaşma, yoksa sen de zalimlerden olursun, şeytan size apaçık düşmandır” dedi ve uyardı.[5] İblis emre itaat etmedi “İblis dedi ki: “Madem beni azdırdın, ben de onlar için, kesinlikle senin doğru yolunun üstünde oturacağım.”(Araf 7/16) İblis, itaat etmemesinin (suçunun) nedenini; Allah’a ve dolaylı yolla Âdeme [6]bağladı. O gün bu gündür hak batıl mücadelesinin tohumları atıldı diyebiliriz. Doğru yolun üstünde oturacağım diyen İblis hakkı batıla çevirmek için elinden geleni yapmaktadır. Ona uyan insanlar da.
Suçluluk duygusu/psikolojisi insana birçok hata yaptırır. Hatalarıyla yüzleşmeyenler, tıpkı İblis gibi yansıtmalı özdeşimle suçu başkasına yansıtabilirler. Üstelik çoğu zaman manipüle ederek bunu yaparlar. Sor hele niye yaptım? “çünkü haklıyım ve daha hayırlıyım.”
İblis, Âdem’i sırat-ı müstakimden/doğru yoldan saptırarak kendisinin haklı ve daha hayırlı olduğunu, Allah’a kanıtlama çabasına girdi. “Sonra önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım. Onların çoğunu, şükretmeyen /sana karşı görevlerini yerine getirmeyen kişiler olarak göreceksin.” (Araf 7/17) İblis, haklılık/büyüklenmecilik şemasını ortaya çıkardı diyebiliriz.
Yazının başında haklılık/büyüklenmecilik şeması üzerinden konuyu detaylandıracağımızı söyledik. Amerikalı psikolog Jeffrey E. Young ve arkadaşları[7] 1980’lerde kronik bilişsel problemlere bütüncül bir psikoterapi modeli geliştirdi. Şema kavramını kısaca tanımlarsak zihnimizde oluşan fakat değişebilen durumlar, olaylar ve kişiler hakkındaki izlenimlerdir. Young ve arkadaşları bu şemaları 18 başlık altında sıraladı. Bu yazıda sadece Haklılık/Büyüklenmecilik şeması üzerinde duracağız. Bu şemaya sahipseniz her konuda kendinizi haklı görme eğiliminde olduğunuzu söyleyebiliriz. Empati yoksunluğu bu şemayı beslemektedir. Büyüklenmeci[8] hastalığına yakalanan insanların en büyük özelliği empati yoksunu olmalarıdır. Kur’an-ı Kerim empatiye büyük önem atfetmektedir. Zekat ve sadaka gibi.
İkinci yazımızda geçmişten gelen kadim bilgeliğe değinmiştik. Hz. Muhammet’ten gelen rivayet durumu özetlemektedir “Kendiniz için dilediğinizi başkaları için dilemediğiniz sürece hiçbiriniz Mümin değilsinizdir.”[9]
Şema Terapi kitabında Young ve arkadaşları, haklılık/büyüklenmecilik şemasına sahip kişiler hakkında ne diyor?
“Bu şema diğer insanlardan daha üstün olduğu, özel hak ve ayrıcalıklara sahip olduğu veya normal sosyal etkileşimi yöneten karşılıklılık ilkesi ile bağlı olmadığı inancını içinde barındırır. Bu şema genellikle neyin gerçekçi olduğunu, başkalarının neyi makul gördüğünü ve başkalarına neye mal olacağını düşünmeksizin, kişinin istediğini yapması ve istediğine sahip olması gerektiği konusunda diretmesini içerir. Bazı durumlarda, şema -güç ve kontrol sağlamak için (öncelikli olarak ilgi ve onay için değil)-üstünlük üzerine abartılı bir odaklanmayı kapsar. (ön: en başarılı, en ünlü, en zenginler arasında olmak). Bazı zamanlarsa, diğerlerinin ihtiyaçları ve duygularına yönelik herhangi bir empati ve endişe duymadan, bir çok yol kullanarak –gücünü öne sürerek, birinin görüşünü zorla değiştirerek veya başkalarının davranışlarını kendi istekleri ile aynı hizaya gelmeleri için kontrol ederek –onlarla aşırı bir rekabet içine girmeyi ya da onlar üzerinde egemenlik kurmayı içerir”[10] Bu şemaya sahip kişilerin özellikleri, İblis ve ayarttığı insanları çok güzel özetlemektedir. İblis her tür yolu deneyerek doğru yolun üstünde oturmaktadır. [11]
İblis Allah’a karşı isyan edince, Âdem’e karşı büyüklenince şeytanlık niteliği kazanmış oldu. Kur’an-ı Kerim son kitap olması nedeniyle içindeki emir ve yasaklar, helal ve haramlar tüm inananları bağlamaktadır. Rabbimiz bizleri cin[12] şeytanlarına karşı uyardı. Vahyi okuyan herkes, ahirette bundan haberim yok diyemeyecek. Elçiler bizlere bu hakikati bildirdiler.
Kısaca konuyu toparlayacak olursak, hak-batıl kapsamına iman-inkâr, mümin-kâfir ve münafık mücadelesi girer diyebiliriz. Bize bakan yönüyle bu şemaya sahip isek ne yapabiliriz? Büyük bir ihtimal bu şemaya sahipsek bu durumu çocuklarımıza da yansıtırız. Bu şemaya sahip çocuklar yetiştirmemek adına ne yapabiliriz? Kısa ve pratik çözümler sunalım:
Öncelikle başkalarını suçlamaktan yani suçlayıcı dil kullanmaktan vaz geçmeliyiz. Kur’an-ı Kerim’de Elçilerin kıssaları çok güzel örneklerle doludur. Örneğin Hz. İbrahim’in babasıyla, Hz. Yusuf’un kardeşleriyle, Hz. Musa’nın Firavunla, Lokman’ın oğluyla konuşmaları bize yol gösterir.
Israr ve tekrarlarda rahmet vardır. “Ey inanıp güvenenler! Sabırla /duruşunuzu bozmadan ve görevlerinizi aksatmadan (Allah’tan) yardım isteyin! Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir.”( Bakara 2/157) Anlaşılacağı üzere bu durum bir süreç işidir. Sadece kendimizi değiştirebiliriz. Kendimizi olumlu yönde değiştirdikçe, çevremize güzel örnek oluruz. Diyelim ki bu durumla tek başına mücadele edemedik, ikinci adımda mutlaka bir uzmana başvurup destek almalıyız. Psikolojik destek almak bir zayıflık göstergesi değildir. Haklılık/Büyüklenmecilik hastalığına saplanmış kişilere bu tavsiyeler ağır gelebilir. Şayet böyle bir içsel rahatsızlık hissederseniz “bu durumdan neden rahatsız oldum?” sorusunu kendinize sorarak işe başlayabilirsiniz.
İmanını Kur’an-ı Kerim’le pekiştirmeyenler, batıla çok çabuk kayabilirler. Allah şirki asla affetmez.[13] Ebeveynler olarak sorumluluğumuz öncelikle imanımızı Kur’an’la pekiştirmektir. Tıpkı “yürüyen Kur’an olan Elçimiz” gibi etrafımıza örnek olmak.
Sınırlar bizleri güvende tutar dedik. Çocuklara sınır konmadığında, her istediği yapıldığında ve/veya yapmasına izin verildiğinde, ileride Allah’ın sınırlarına uymada güçlük çekerler. Sınır koymada amaç otokontrolü öğretmek olduğundan, Allah’ın sınırlarına önce biz uyarak çocuklarımıza örnek olmalıyız.
Unutmayalım! Kendi kişisel sınırlarımızı bilmediğimizde ya da başkasının sınırlarını ihlal ettiğimizde hem kişiler arası ilişkilerde hem ebeveyn-çocuk ilişkilerinde çatışmalar kaçınılmaz olmaktadır.
Peki, çocuklara nasıl sınır konulur?[14] Öncelikle sınır koyarken tutarlı olmalıyız. Kendi duygu durumumuza göre neşeliysek sınır ihlallerine, kızgınsak katı sınırlar çizerek çocuklarımıza yardımcı olamayız. Sınırlar bize kim olup olmadığımızı, nelerden sorumlu olup nelerin bizim dışımızda kaldığını gösteren çitler gibidir. Çocuklarımıza sınır koymada zorluk çekiyorsak bu konuda bir pedagogdan destek alabiliriz. Yoksa istemeden de olsa büyüklenmeci hastalığına yakalanmış narsist çocuklar yetiştirmiş oluruz.
Konuyu toparlayacak olursak çocuklarımızı hayata hazırlamak istiyorsak, öncelik olarak onlara sağlıklı sınırlar çizmeliyiz. Sonra sorumluluk bilincini çocukluktan başlayarak kazandırmalıyız. Örneğin Annesine yardım etmeye çalışan küçük çocuğa engel olunmamalı, yapabileceği kadarı kendisine yüklenmelidir. 2-3 yaşından itibaren başlayan eğitim sürecinin sonunda çocuk, 4-5 yaşına geldiğinde kıyafetlerini kendi giymelidir. Hırkasını siz giydirmeyin. Okula başladığında ödevlerini siz yapmayın. O an zorlansa da zamanla kıyafetlerini kendi giyerek, ödevlerini kendi yaparak özgüveni artacaktır. Sonuçta özsaygısı da gelişecektir. Yapılan araştırmalarda küçük yaşlarda sorumluluk alabilen çocuklar, ileride daha sağlıklı bireyler olmaktalar. Bu konuda ailelere çok büyük sorumluluk ve sabır düşmektedir.
Kısaca hak-batıl kavramını; psikolojik ve ahlaki bakış açısıyla anlatmaya gayret gösterdik. Düşünsenize herkesin haklı olduğu bir dünyada elimizde hak/gerçek kalmazdı. “Gerçek senin Rabbinden gelendir. Sakın tereddüt edenlerden olma.” (Bakara 2/247) Çok şükür Rabbimiz bizleri rehbersiz bırakmamış. Müslüman/Müslim yetişen çocuklarımız göz aydınlığımız olması dileğiyle
Bir sonraki yazıda inşallah lanet ve rahmet kavramlarını işleyeceğiz.
Gökleri, yeri ve ikisinin arasında olanları, oyun oynayalım diye yaratmadık.(Enbiya 21/15)
Eğlenmek isteseydik eğlenceyi katımızda olanlarla yapardık. Yapsak öyle yapardık.(Enbiya 21/16)
Tam aksine, hakkı batılın üstüne atarız, onun beynini dağıtır; batıl bir anda yok olup gider. (Ey batıla saplananlar!) Yaptığınız nitelemelerden dolayı çekeceğiniz var! (Enbiya 21/17)
De ki: “Hak geldi, batıl /asılsız şeyler yok oldu. Zaten asılsız şeyler yok olmaya mahkûmdur. (İsra 17/81)
Mürüvvet ÇALIŞKAN
______________________________________________
[1] https://www.cerideiilmiyye.org/iyilik-ve-kotuluk-baglaminda-sucluluk-psikolojisi-iii/
[2] “Terim olarak hak, İslâm’ın getirdiği esaslar ve bu esaslara uyan inanç, hüküm, düşünce ve davranışları ifade ederken bâtıl yine hakkın zıddı olarak İslâm’ın getirdiği esaslara uymayan inanç, hüküm, düşünce ve davranışlar bütünüdür.” / https://ansiklopedi.tubitak.gov.tr/
[3] “Paradoks, ilk bakışta doğru olan bir ifade veya akıl yürütme etkinliğinin bir çelişki oluşturması, çıkmaza sürüklemesi ve durumun içinden çıkılamaz bir hal almasıdır.”(DURHAN Gülümser, Bir Mantık Problemi Olarak Paradoks, Mantık Araştırmaları Dergisi Yıl: 1 Sayı: 2 – 2019 / Kış)
[4] “Kur’an’ı hiç mi etraflıca düşünmezler! Eğer o, Allah’tan başkasından gelseydi onda kesinlikle pek çok çelişki bulurlardı.”(Nisa 4/82)
[5] Bknz: Bakara 2/35, Araf 7/ 19, Fatır 35/6, Zuhruf 43/62 vd.
[6] Bknz. Sad 38/76, Araf 7/12
[7] Eskhol Rafaeli ve Davit P. Bernstein
[8] Kibirli, Narsist kişi suçu başkasında görmede profesyoneldir. Panzehiri Allah’ı zikrederek kalbi yumuşatmak ve insanlara karşı empati kurmaktır.
[9] https://www.cerideiilmiyye.org/iyilik-ve-kotuluk-baglaminda-sucluluk-psikolojisi-ii/
[10] Young ve Ark. “Şema Terapi/Ayırıcı Özellikler”, Psikonet Yayınları, 7. Basım, İstanbul, 2018
[11] Geniş açıklama için Bknz. Araf 11 ve 18. ayetler
[12] Bir gün meleklere: “Âdem’e secde edin /karşısında saygıyla eğilin!” dedik; İblis hariç hemen secde ettiler. İblis de (melek olarak görevlendirilen) o cinlerdendi ama Rabbinin emrinden çıktı. Şimdi siz, onu ve soyunu, benimle aranıza koyup veliler mi ediniyorsunuz? Hâlbuki onlar size düşmandır. Yanlış yapanlar için ne kötü tercihtir bu! (Kehf 18/50)
[13] Bknz. Nisa 4/116
[14] Bu konuda size birkaç kitap önerebilirim: Çocuğunuza sınır koyma seti 1-2-/Robert J. Mackenzie, Çocuklarda sınırlar/Dr. Henry Cloud, Dr. Jhon Towsend, Dramsız Disiplin/Dr. Daniel J. Sıegel,Dr. Tina Payne Bryson, Pozitif Ebeveynlik?Pedagog Tansu Oskay vd.