KITALARARASI ŞİRK KOŞUSU
“O, Allah’tır; kendinden başka ilah olmayan, bütün yetkiyi elinde tutan, yaptığını tertemiz yapan, esenlik ve güvenlik veren, güven veren, görüp gözeten, daima üstün olan, buyruğunu her şeye geçiren, büyüklenmeyi hak edendir. Allah, onların ortak saydıklarından uzaktır.” (Haşr 59/23)
Müslüman ya da diğer dinlerden olan herkesin ittifak ettiği, mutabık kaldığı bir kalıp cümle: “Allah’tan başka ilah yoktur.” Müslümanların bildikleri şekliyle kelime-i tevhid: “La ilahe illallah”… Yeryüzünde bunu bilmeyen ve kabul edip söylemeyen kimse yoktur ama uygulamaya koyan, hayatına taşıyan, hayatın temel düsturu haline getiren kişi sayısı kim bilir ne kadar azdır.
Allah’ın tek ilah olması sadece O’na kulluk etmeyi zorunlu kılar. Yani mutlak doğru Allah’a aittir ve mutlak anlamda boyun eğilmesi, emrinden çıkılmaması, yasaklarından kaçınılması gereken tek zat O’dur. Çünkü ölümden sonraki hayatı yaratacak olan da O’dur, insanları bu dünyada yaptıkları ile hesaba çekecek olan da…
Allah’ın tek ilah olduğunun delilleri Kur’an’da yarattığı ayetlere dayandırılarak anlatılır. Dolayısıyla ilah edinilecek tek varlık bu kudrette olmalıdır:
“Gökleri ve yeri yaratan, sizin için gökten su indiren ve onunla bahçelerin güzel bitkilerini bitiren hiç iyi olmaz mı? Siz kendiliğinizden onun ağacını bile bitiremezsiniz. Allah ile birlikte başka bir ilah mı var? Hayır, onlar yoldan ayrılmış bir halktır. Yeryüzünü yerleşmeye uygun yapan, aralara ırmaklar koyan, orada oturaklı dağları oluşturan, iki deniz arasına engel koyan hiç iyi olmaz mı? Allah ile birlikte başka bir ilah mı var? Hayır, onların çoğu bilgisizdir. Darda kalan biri yardım istediğinde ona karşılık verip sıkıntılarını gideren, sizi yeryüzünün hâkimleri yapan kimdir? Allah ile birlikte başka bir ilah mı var? Bilginizi ne kadar az kullanıyorsunuz! Karaların ve denizlerin karanlıkları içinde size yolunuzu bulduran kim? İkramından önce rüzgarları müjdeci olarak gönderen kim? Allah ile birlikte başka bir ilah mı? Allah onların ortak saydıklarından uzaktır. Yaratmayı başlatan, sonra bir kere daha yaratacak olan kim? Size gökten ve yerden rızık veren kim? Allah ile birlikte başka bir ilah mı var? De ki “Eğer doğru kimselerseniz delilinizi getirin.” De ki “Göklerde ve yerde olan gizli bilgileri (gaybı) Allah’tan başka kimse bilemez. Onlar ne zaman diriltileceklerinin farkında olamazlar.” Aslında onların ahiret konusunda bilgileri oluşmaktadır. Belki o konuda şüphe içindedirler. Hayır onlar Ahiret konusunda kördürler.”(Neml 27/60-66)
Yukarıdaki ayetlerde Allah’ın varlığına ve birliğine değil, kendisinden başka ilah olmadığına yani kainattaki kusursuz sistemin ancak bir tek ilah tarafından oluşturulabileceğine vurgu yapılıyor. Çünkü;
“Göklerde ve yerde Allah’tan başka ilahlar olsaydı, ikisi de bozulurdu. Bütün yönetimin (arşın) Sahibi olan Allah, onların nitelemelerinden uzaktır.” (Enbiya 21/22)
Yine yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü üzere ölüleri tekrar diriltecek olan da bu muazzam sistemi koyan tek ilahtır:
“Yoksa yerden ilahlar edindiler de ölüleri onlar mı diriltecek?” (Enbiya 21/21)
Buna rağmen Allah’ın tek mutlak otorite olduğunu yani tek ilahlığını kabul etmeyenlerden delil istenmektedir. Böyle bir iddia Allah’tan gelen bir delile dayanmak zorundadır. Oysa yukarıdaki ayetlerde de gördük ki kainattaki her varlık Allah’tan başka ilah olmadığına işaret etmektedir:
“Yine de Allah’tan önce bir takım ilahlara mı tutundular? De ki “Delilinizi getirin. Benimle birlikte olanların Kitabı budur. Bu, benden öncekilerin de kitabıdır.” Onların çoğu, bu gerçeği bilmez de onun için yüz çevirirler. Senden önce gönderdiğimiz her elçiye mutlaka şunu bildirmişizdir: “Benden başka ilah yoktur, kulluğu bana yapın.”” (Enbiya 21/24-25)
Kur’an’ın her ayeti her insana hitap eder ve tüm zamanlar için geçerlidir. Gerçekten de Allah’ın kitabında Allah’ın varlığına ve birliğine inanmayan bir kişiden bahsedilmemektedir. Kur’an’a göre ergenlik çağına ulaşmış her fert Allah’ın varlığı ve birliği konusunda şüphe edilemeyecek bir bilgiye kavuşmuştur.[1] Ancak asıl problem Allah’tan başka ilah olmadığı noktasında oluşmaktadır. Bu sebeple hiçbir ayette Allah’ın varlığı kanıtlanmaya çalışılmamasına rağmen tüm Kur’an’ın ana konusunu Allah’tan başkasına kulluk etmemek oluşturur. Bu da insanların bu konuda ne kadar zayıf olduklarını, Allah’ın emirleri yerine kendi kurgularını tercihe ne denli meyyal olduklarını gösterir. İnsanlar her ne kadar “la ilahe illallah” deseler de Allah’ın yanında başkalarına da kurtarıcılık vasfı vermektedirler. Bunun en tipik örneğini ve Allah’tan başkasına kulluğun ne noktalara varabileceğini içinden geçtiğimiz bu zor günlerde bir kez daha görmüş olduk. Kendilerini kainat imamı ilan ederek insanları Allah’a ait bir takım yetkileri ellerinde bulundurduklarına inandıran kişilerin kendilerini nasıl ilahlaştırdığını artık hepimiz yakinen biliyoruz. Yine biliyoruz ki bu kişiyi ilah edinen kimseler de eğitimleri, makam ve mevkileri ne olursa olsun akıllarını saf dışı bırakabiliyorlar. Oysa Rabbimiz bunun böyle olacağını, bugün yaşadığımız bu durumu ve sonuçlarını kelimesi kelimesine kitabında bizlere bildirmektedir:
“Belki yardımları olur diye, Allah ile aralarına koydukları ilahlar edindiler. Oysa onların bunlara yardıma güçleri yetmez. Ama bunlar onlar için hazır askerdirler. Onların sözleri seni üzmesin; biz neyi gizlediklerini ve neyi açığa vurduklarını biliriz.” (Yasin 36/74-76)
Kısacası Allah’tan başkasını mutlak otorite, kurtarıcı ve şefaatçi kabul etmek, onu kainatta tasarruf sahibi[2] sayıp kayıtsız şartsız itaat etmek Allah’ın yanında bu kişiye de ilahlık iddiasında bulunmak demektir. Kur’an’a göre bunun başka bir izahı yoktur. Nitekim aşağıdaki ayetlerde de Allah ile araya başka ilahlar konmasının sebebi ortaya konmaktadır:
“Allah ile arama koyup başka ilahlara tutunur muyum hiç? Rahman bana bir zarar vermek istese onların şefaati işe yaramaz. Onlar beni kurtaramazlar. Öyle yapsam, açık bir sapıklık içine girerim.” (Yasin 36/23-24)
“Yoksa onları bize karşı koruyacak ilahları mı var? Onların ilahları, ne kendilerine fayda sağlayabilecek durumdadırlar ne de bizden yakınlık görebilirler.” (Enbiya 21/43)
Yüce Allah kitabını kendisinin açıkladığını kesin bir biçimde dile getirir ve kendi kitabını açıklama yetkisini nebileri de dahil olmak üzere kimseye vermez:
“Elif! Lam! Ra! Bu öyle bir kitaptır ki âyetleri hem muhkem kılınmış hem de doğru kararlar veren ve her şeyin iç yüzünü bilen Allah tarafından açıklanmıştır.” (Hud 11/1)
Üstelik ayetin devamında Rabbimiz, açıklamayı kendisinin yapmış olmasının sebebini, insanların Allah’tan başkasına kulluk etmelerini önlemek olarak ortaya koymaktadır. Nebilerin görevi ise insanları Allah’ın kitabıyla uyarmak ve müjdelemektir, Allah’ın kitabını açıklamak değil:
“Böyle olması, Allah’tan başkasına kul olmayasınız diyedir. Ben de o kitapla sizi uyaran ve müjdeleyen kişiyim.” (Hud 11/2)
Allah’ın kendi kitabını açıklamış olması, tüm konularda çözümün ayetlerle ortaya konduğu anlamına gelir. Bu da insanların Allah’ın kitabını kendi kafalarına göre tefsir etmelerinin kabul edilemeyeceğini gösterir.
İnsanlar Allah’ın kitabından uzaklaştırılmadan, onlara bu kitabı anlayamayacakları söylenmeden, bu ayetlerin okunması engellenemezdi ve öyle de oldu. Büyük kitleler hatim indirerek sevap kazanabilecekleri yalanına inandırıldı ve Allah’ın kitabını defalarca seslendirmelerine rağmen bir kez olsun okumamaları sağlandı. İşte kendilerini ilahlaştırmak isteyenler için en uygun ortam. Artık biraz hitabet yeteneğiniz varsa, yeterince meczupsanız, Allah’a karşı kibirlenmede İblis’i kıskanıyor ve dünyalığa da doymuyorsanız, sizi kullanacak güçlere kulluğa da dünden razı iseniz yeryüzünde tüm zamanların en büyük ve en kalabalık dininin ilahı sizsiniz: Şirk! Bu dinde sizi ilah olarak kabul etmiş olan müritleriniz de Allah’tan başkasına ilahlık isnad etmenin en tabii sonucu olarak sizin için “hazır askerdirler”…
Gerçekte Allah yeryüzüne tek bir din indirmiştir: İslam. Âdem Aleyhisselamdan itibaren tüm nebilere bu din vahyedilmiştir.[3] Ancak Allah’a kulluğu kendine yediremeyen insan Allah’ın bu mükemmel dinine paralel dinler oluşturmuştur. İslam’ın içine sızmış tasavvuf ve tarikatlerin uydurduğu din de Katolik Kilisenin uydurduğu din gibi bir paralel dindir. Nitekim bu iki paralel din arasında itikadi açıdan neredeyse hiçbir fark yoktur. İkisi de Allah’ın herkes gibi beşer olan nebi elçilerinden birini ilahlaştırmış ve Allah’ın otoritesinin yanına ikinci bir otorite olarak koymuştur. Bununla da yetinmemiş, bugün yaşayan insanları kainat imamı veya papa gibi isimlerle ilahlaştırmıştır ve adeta Allah’a başkaca bir yetki alanı bırakmamıştır. Konuyla ilgili ayrıntı isteyenler Abdulaziz Bayındır’ın Kur’an Işığında Aracılık ve Şirk kitabını okuyabilirler.
Kur’an’da bu ayetler olduğu sürece kendini ilahlaştıranlar da birilerini Allah’ın yanında ikinci bir ilah olarak görenler de hiç bitmeyecektir. İnsanların koşmaktan yorulmadıkları tek şey şirktir. Bu yüzden kıtalararası olarak koşulabilmektedir. Bu koşunun bir kazananı yoktur, başlar başlamaz kaybedilir.
Müminlere düşen bu tehlikeleri görebilmek ve Allah’ın dinini Allah’ın kitabından öğrenip yaşamak olmalıdır. Bugün siyasi erki ellerinde bulunduranlar da son derece dikkatli olmak zorundadırlar. Zira paralel devletlerin tek kaynağı paralel dinlerdir. İnsanları paralel dinler dışında Allah’tan başkasına kulluk ettirecek bir güç bulunmamaktadır. Ancak Allah’ın biricik dinine uyanlar sadece Allah’a kulluk edebilirler. Bu da ancak Kur’an’a uymak ile olur. Allah’ın gerçek dini yanında paralel dinin de paralel devletin de gerçek bir etkisi yoktur. Yeter ki biz onlara meydan vermeyelim. İşte Hud Aleyhisselamın bu konudaki duruşu hepimize örnek olsun:
“Allah ile aranıza koyduklarınızdan uzağım. Haydi, hep birlikte bana tuzak kurun. Hiç göz açtırmayın. Ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a güvenip dayandım. O’nun eli altında olmayan tek canlı yoktur. Benim Rabbim yanlış yapmaz. Siz yüz çevirecekseniz çevirin. Ben size elçi olarak gönderildiğim konuyu tebliğ ettim. Rabbim sizin yerinize başka bir topluluk getirir ve siz de onların kılına dokunamazsınız. Çünkü benim Rabbim her şeyi korur.”Emrimiz gelince Hud’u ve onunla birlikte olan müminleri, bizden bir ikram olarak kurtardık. Evet, onları ağır bir azaptan kurtardık.İşte Ad kavmi… Rablerinin âyetlerini bile bile inkâr ettiler, O’nun elçilerine karşı çıktılar ve nerede bir inatçı zorba varsa ona uydular. Onlar bu dünyada dışlandılar; (mezardan) kalkış gününde de dışlanacaklardır. Bilin ki Ad halkı Rablerini görmezlikten geldiler. Bilin ki Hud’un halkı, Ad yıkılıp gitti.”(Hud 11/55-60)
Allah’ın kitabını rehber edinip O’nun emirlerinden çıkmayan kişiler için korkulacak hiçbir şey yoktur. Allah’ın yanına başka ilahlar benimsemiş kişiler Allah tarafından dışlanmışlardır. Allah’ın dışladığı kişiye yardım edecek kimse yoktur. Allah’ın yardımını alanın da yenilmesi mümkün değildir. Tek şart Allah’ın hiçbir emrini görmezden gelmemek ve uydurulmuş dini değil, Allah’ın kitabındaki gerçek dini hakim kılmaktır.
“Allah yardım ederse, sizi kimse yenemez. Ya yüzüstü bırakırsa size kim yardım edebilir? Müminler, yalnız Allah’a güvenip dayansınlar.” (Al-i İmran 3/160)
Erdem Uygan’ın kaleme aldığı bu yazı, 24.7.2016 tarihinde Fıtrat Haber sitesinde yayımlanmıştır.
_________________________________
[1] Bkz: Araf 7/172-173
[2] Konuyla ilgili detaylı bir makale için bkz: Paralel Dinin Kainat İmamı Kutbu Azam – Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır – Kitap ve Hikmet Dergisi Sayı 5 – Süleymaniye Vakfı Yayınları
[3] Al-i İmran 3/19, 83-85, Şura 42/13