Kredi Kartının Taksitlendirilmesi
Kredi kartı veren kuruluş, kart sahibinin belli yerlerden yapacağı, belli harcamaların bedelini ödemeyi kabul ederek ona kefil olur. Ayrıca borcun doğmasından ödenmesine kadar geçen işlemler bütününü takip edip sonuçlandırma konusunda hem kart sahibine, hem de alacaklıya hizmetler sunar ve karşılığında komisyon alır. Müşterinin payını da çoğu zaman, alacaklı öder. Ödemek istemeyenler, kart sahibinden komisyon alırlar.
Ödemenin gecikmesi halinde uygulanacak ceza ile borcun vadeye yayılması önemlidir. Kredi kartları bu açıdan; normal kart, taksit kart ve özel kart olmak üzere üçe ayrılabilir.
1- Normal Kredi Kartı
Banka, ödemeyi geciktiren kart sahibine faiz tahakkuk ettirir. Bu, ödenecek faize karşılık borcu geciktirme imkânı verirken, faizden kaçanların zamanında ödeme yapmasını da sağlar.
Faizsiz finans kurumları ödemeyi geciktirenden faiz alamazlar. Ama faiz yerine uygulanan gecikme cezası türlerinin tamamı faiz kapsamındadır. Bu problemi faize girmeden çözmek mümkün olduğu halde henüz uygulanmamaktadır.
2- Taksit Kart
Taksitleri ve ödenecek bedeli, kart sahibi ile satıcının, anlaşarak belirlemelerine imkân veren kart türüdür. Borcun vadeye yayılması, faizsiz olarak gerçekleşir.
3- Özel Kredi Kartları
Bazı finans kurumları, normal işlemlerinden elde ettikleri kâr oranını, kredi kartlarına da uygulayarak alacaklarını vadeye yaymaktadırlar. Bu iki şekilde olmaktadır:
a- Süresiz olanlar
Kredi kartı sahibi, mal veya hizmeti, kurumun vekili olarak kurum adına almış ve aldığı fiyata kendine satmış sayılır. Borcu zamanında öderse bir ilave yapılmaz. Borcu geciktirirse bu satış, ödeme gününden itibaren vadeliye çevrilmiş sayılarak borca her ay, kurumun o ayda elde ettiği kâr kadar ilave yapılır. Asya Finans’ın tanıtım broşüründe konu, özetle şöyle anlatılır:
”Bu sistemde her ekstre dönemine ait kredi kartı borcunun asgari ödeme tutarı tahsil edildikten sonra kalan borç kredilendirilir. Kredilendirilen tutara, kurumumuzca her hesap kesimi döneminde belirtilen ve hesap bildirim cetvelinde müşterilerimize bildirilen aylık kâr oranı eklenerek ödeme zamanında müşteriden tahsil edilir…”
b- Süreli olanlar
Bunun farkı, finans kurumu ile kart sahibinin, vade konusunda anlaşmış olmalarıdır. Kart sahibi, mal veya hizmeti, kurum adına peşin almış ve o vade ile kendine satmış sayılır. Kurum, o ay geçerli kâr oranını, vadeye göre borca ekleyerek kart sahibinden tahsil eder.
DEĞERLENDİRME
Taksit kart uygulamasında kart sahibi ile kredi kartını veren kurum arasında faizli işlemden bahsedilemez. Borcunu geciktirdiği için faiz tahakkuk ettirilirse o başka.
Faizsiz finans kurumlarının uyguladığı taksitlendirmenin temel dayanağı, bir kişinin, mal ve hizmeti kurum adına alması ve kendine satmasıdır. Bu caiz değildir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Müminler, mallarınızı aranızda uydurma (batıl) yolla değil, karşılıklı rızaya dayalı ticaretle yiyin ki kendinizi öldürmeyin.” (Nisa 4/29)
Ayetten satışın, iki ayrı şahıs arasında olması gereği açıkça anlaşılır. İslam Fıkıh Akademisi, murabaha işleminde bir kişinin aynı anda hem alıcı, hem satıcı olamayacağı yolunda aşağıdaki kararı almıştır:
“- Faizsiz finans kurumu müşterisine, istediği malları, kurum adına satın alması için vekalet verebilir. Mümkünse, müşteriden başkasının vekil edilmesi daha uygun olur.
-Kurum, satışı, bu malları gerçek anlamda satın ve teslim aldıktan sonra, ayrı bir sözleşme ile yapmak zorundadır .”
Al Baraka Grubu Hukuk Komisyonu’nu da aynı doğrultuda karar almıştır. Kararın ilgili bölümü şöyledir:
“… Kurum murabahalı işlemlerde malı, kendi adına satın ve teslim alma hususunda açık bir rol üstlenir. Malın, sipariş edene satılması daha sonra olur. Faizli finansmandan uzaklaşmak ve kârın helal olmasını sağlayan sorumluluğun kaybolmaması için bu işlem zorunludur .”
Bazı finans kurumlarının yaptığı kredi kartı ile ilgili uygulama, alım satım değil, açıkça krediden gelir elde etme işlemidir. Adına ne denirse densin, o gelir faizdir. Finans kurumları, taksit kart uygulamasına geçmeli, ödemeyi geciktireni de yaptığının misli ile cezalandırmalıdır.
Allah’ın Elçisi aleyhisselam şöyle demiştir:
“Helal bellidir; haram bellidir. İkisi arasında müşebbehat vardır, onu çok kimse bilmez. Kim o müşebbehattan sakınırsa dinini ve kişiliğini korur. Müşebbehata düşen, bir korunun çevresinde sürüsünü otlatan çobana benzer. Neredeyse koruya girecek olur.” (Buharî, İman 39)
Müşebbehe, benzetilmiş demektir. Çoğulu müşebbehat’tır. Harama benzetilen helaller olduğu gibi helale benzetilen haramlar da vardır. İnsanların çoğu bunu kavrayamaz. Bunlardan kaçınan, dinini ve kendini korumuş olur.
Malikîler şöyle söylerler:
“Görünüşte caiz ama aslında bir haramın çiğnenmesine sebep olan her satış yasaktır. Çünkü bunda haram töhmeti vardır. Eğer o iş daha çok o maksatla yapılıyorsa taraflar, görünüşte helal olan bir yolu kullanarak gerçekte harama ulaşmayı amaçlamış sayılırlar. Alacaklıya menfaat sağlayan borç böyledir. Çünkü akıllı bir kişi, menfaat sağlama hırsıyla dolu olunca, ayıplanmamak için görünüşte caiz olan şeyler yaparak gerçekte yasak olana ulaşmaya çalışır .”
Faiz yasağını aşmaya çalışanlar, tarih boyunca faize alım satım görüntüsü vermişlerdir. Bu maksatla, bey’ bi’l-vefâ, bey’ bi’l-istiğlâl ve muamele-i şer’iyye gibi yeni alım satım şekilleri icat edilmiştir. Eskiden bu yollarla faizi gizleyip kredi veren para vakıfları dahi vardı.
Diyelim ki, bir kişinin 10.000 altına ihtiyacı var; onu %12 ile bulabiliyor, ama bu farkın faiz sayılmayacak bir yöntemle ödenmesi gerekiyor. Eğer yıllık 1200 altın kira getiren dükkanı varsa onu 10.000 altına, bey’ bi’l-vefâ yoluyla satar. Parayı geri ödeyinceye kadar kirayı müşteri alır. Parayı ödeyemezse dükkan müşterinin olur. Satıcının başkaca bir borcu olmaz.
Eğer o dükkanı yıllık 1200 altına satıcı kiralarsa onun adına da bey’ b’il-istiğlâl, denirdi .
Muamele-i şer’iyye yoluyla, mesela %12’den 100 altın borç alacak olan, para sahibinin bir malını, bir yıl vadeli 112 altına satın ve teslim alır. Sonra o malı ona peşin l00 altına satardı. Böylece istediği 100 lirayı elde etmiş ve ona karşılık, bir yıl vadeli 112 lira borçlanmış olur.
Bir kadın Aişe validemize gelip dedi ki, Zeyd b. Erkam’dan 800’e bir hizmetçi köle satın aldım. Sonra köleyi ona 700’e sattım. Aişe dedi ki, “Ne kötü almış, ne kötü satmışsın. Zeyd’e söyle ki, eğer tevbe etmezse Allah onun, Allah’ın Elçisi ile birlikte yaptığı cihadını iptal etmiştir .“
Osmanlı döneminde kurulan bankalardan Emniyet Sandığı’nda bir cep saati varmış. Kredi alanların ödeyecekleri faizi yasallaştırmak için her gün defalarca satılır, sandığa hibe edilirmiş.
Bu işlemlerde, göstermelik de olsa, bir alım satım vardır. Ama bazı finans kurumlarının uyguladığı taksitli kredi kartında alım satım, tamamen hayali hale gelmiştir.
Prof Dr. Abdülaziz Bayındır’ın kaleme aldığı bu yazı, 29.09.2009 tarihinde www.suleymaniyevakfi.org sitesinde yayımlanmıştır.