KUR’ÂN’DA BEŞER VE İNSAN

Kur’an’da beşer kelimesi, daha çok kişinin maddi yapısını, insan kelimesi de maddi ve manevi yapısını birlikte ifade için kullanılır. Bunu, şu âyetten öğreniyoruz:

إِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي خَالِقٌ بَشَرًا مِنْ طِينٍ . فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِنْ رُوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ .

Bir gün Rabbin (Sahibin) meleklere şöyle dedi: “Balçıktan bir beşer yaratıyorum, Organlarını tamamlayıp içine ruhumdan üfleyince ona secdeye kapanın.” (Sad 38/71-72)

Daha sonra görüleceği gibi beşer, kendine üflenen ruh sayesinde dinleme ve gözlem yapma yoluyla yeni bilgilere ulaşma kabiliyetine kavuşur. Bu bilgileri aklı ile değerlendirir ama kararını gönlü ile verir. Bu yüzden birçok insan, doğrular ile menfaatleri arasında gelgitler yaşar. Menfaatlerinden vazgeçemeyenler yanlış kararlar alırlar. İnsandaki duygusallığa vurgu yapan ve doğru davranış gösterenlerin özelliklerini anlatan âyetlerin bir kısmı şöyledir:

إِنَّ الْإِنسَانَ خُلِقَ هَلُوعًا . إِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ جَزُوعًا. وَإِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعًا . إِلَّا الْمُصَلِّينَ . الَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ دَائِمُونَ . وَالَّذِينَ فِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَّعْلُومٌ. لِّلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ . وَالَّذِينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ الدِّينِ . وَالَّذِينَ هُم مِّنْ عَذَابِ رَبِّهِم مُّشْفِقُونَ. إِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٍ. وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ . إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ. فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاء ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ .  وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ. وَالَّذِينَ هُم بِشَهَادَاتِهِمْ قَائِمُونَ . وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ. أُوْلَئِكَ فِي جَنَّاتٍ مُّكْرَمُونَ .

İnsan, doyumsuz yapıda yaratılmıştır. Başına bir sıkıntı gelse sızlanır. Bir nimete konsa kimseye zırnık koklatmaz. Görevlerini aksatmayanlar başkadır. Onlar, namazlarını sürekli kılan, mallarında belli bir hakkın varlığını kabul edenlerdir. Onu, ihtiyacını söyleyen için de söyleyemeyen için de ayırırlar. Onlar, hesap gününün varlığına inananlardır. Onlar, Rablerinin (Sahiplerinin) azabından dolayı içleri titreyenlerdir. Hiç kimse Rabbinin azabından güvende olamaz. Onlar edep yerlerini ve çevresini özenle korurlar. Sadece hür eşlerine veya hâkimiyetleri altında olan esir eşlerine karşı ayıplanmazlar.

Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır’ın kaleme aldığı bu yazı Kitap ve Hikmet dergisinde 26. Sayı 7. Yıl Temmuz, Ağustos, Eylül 2019 tarihinde yayımlanmıştır.

Yazıyı görüntülemek için linke tıklayın: abdulaziz-bayindir-kh-26-sayi-kuranda-beser-ve-insan