MANEVİ DANIŞMANLIK, DİNE VE PSİKOLOJİYE KARŞI MI?

Maneviyat kavramı günümüzde sıkça duyduğumuz bir kavram olmaya başlamıştır. İlk defa 17. Yüzyılda bu kavram mistisizm ve ibadetle ilgili Fransa’da dincilik (quiestism) akımı taraftarlarını eleştirmek için “alaycı ifade” olarak Madam Guyon’un “La Nouvelle Spritualite” isimli eserinde kullanıldı[1] ve literatüre geçti diyebiliriz. Çıkış amacının tersine, bu kavram zaman içinde din ve din-dışı farklı disiplinler tarafından da kullanılmaya başlandı.

Bir kavramın zaman içinde birden fazla anlam kazanması, farklı durumlar için kullanılması olağandır. Bu bağlamda maneviyat kavramı farklı bakış açıları sunması açısından dini ve din-dışı çevreler tarafından kullanılabilen, insanın içsel durumlarını anlatan, yer yer din-üstü (dine aşkın) bir kavram olma özelliğine de sahip olduğu görülmektedir. Halk dilinde, din dilinde, psikolojide, tasavvufta hatta etikte, ilişkili olduğu bir dizi diğer kavramlarla birlikte ele alındığında farklı farklı tanımlanabilmektedir. TDK’ya baktığımızda, “kişinin iç dünyası ile ilgili maddi olmayan yanını anlamlandırmak ve içsel olan her şeyi” tanımlamak için kullanıldığını görürüz.

Dinî ve psikolojik bakış açısına sahip yazarlar, bu kavramı genellikle insanın iç dünyasını, hayatın anlam ve amacını, var oluştaki ve evrensel bütünlüğün içindeki yerini, aşkın bir varlıkla kurduğu ilişkiyi ifade etmek için kullanılırlar.

Tanrısız Maneviyat Arayışı

Dini ve psikolojik açıdan baktığımızda “Allahsız bir maneviyat mümkün mü?” sorusu ile karşı karşıya kalırız.

Din, insanların hayatlarının her yönüne ilişkin tutum ve davranışlarını belirleyen etkili bir yol göstericisidir. Bir mümin için insanı tanımak, yaratıcısının tanımlaması ile mümkündür. Müslümanlar için Kur’an, insanı hem olumlu hem olumsuz yönleriyle ele alan ve insanı gerçekçi bir zemine oturtan yegâne kitaptır. Kur’an’a göre insan;

  • Zayıf yaradılışlıdır: “Allah yükünüzü hafifletmek ister çünkü insan aciz yaratılmıştır” (Nisa 8).
  • İnsan nankör: “Allah size ihtiyacınız olan her şeyi verdi. Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalkarsanız sayamazsınız. Şüphesiz insan gerçekten zalimdir, nankördür” (İbrahim 34)
  • Tartışmaya yatkındır: “Biz bu Kur’an’da insanlar için her örneği farklı üsluplarla beyan ettik, ancak insan fazla tartışan bir şeydir” (Kehf 54).
  • Acelecidir: “İnsan iyiliği dilediği gibi kötülüğü de diler; insan çok acelecidir” (İsra 11).
  • Kolayca ümitsizliğe düşer: “insana bir iyilik yaptığımızda yüz çevirir ve bizden uzaklaşır. Başına bir kötülük geldiğinde ise hemen ye’se düşer ve ümitsizliğe kapılır” (İsra 83).
  • Açgözlüdür: “Şüphesiz ki insan çok dayanıksız ve açgözlü yaratıldı. O kendisine bir kötülük dokunduğunda sızlanır. Bir iyilik, hayır dokunduğunda ise eli sıkıdır” (Mearic 19-21).

Bunlar insanın vurgulanan olumsuz yönleridir.  Kişi olumsuz yönlerini bildiğinde kendisini kontrol edebilme gücüne de sahip olur. İnsan psikolojisini bozan diğer unsurların ise kibir, öfke, haset, aşırı şüphecilik, hırs ve dünya sevgisi, heva ve heves (nefsaniyet), inkar, yalancılık, sahtekarlık ve haddi aşmak olduğunu da görürüz. Bu bağlamlarda Allah, insanın kendini inşası için ayetlerle yol gösterir.

Kur’an’a göre insan hayırla ve şerle, musibetlerle, dünya nimetleriyle, ailesiyle, kişiler arası ilişkileriyle yıpratıcı bir imtihandan geçmektedir. Kuran, hiçbir kutsal kitabın tanımlamadığı insan olumsuz yönlerini bu bağlamda şöyle tanımlar:

  • “Ölümü ve hayatı yaratan odur. Bunlar, hanginiz daha güzel iş yapacak diye sizi yıpratıcı bir imtihandan geçirmek içindir. O güçlüdür, bağışlayıcıdır” (Mülk 2).
  • “Mallarınızdan, canlarınızdan ve ürünlerinizden eksilterek, sizi biraz korku ve biraz açlıkla yıpratıcı bir imtihandan geçireceğiz, bundan kaçış olmaz. Sen sabırlı davrananlara müjde ver” (Bakara 155).

Dini açıdan olumlu yönlerimizin ortaya çıkması, kişisel sorumluluğumuza bırakılmıştır. Sorumluluk aynı zamanda hesap verme duygusudur. Dini sorumluluk bilinci, Allah’a teslimiyetle beraber takvalı duruşla, tevekkülle, sabırla, namazla, şükür ve ümit etmekle, Allah sevgisi ve korkusuyla, affetmekle, sadece Allah’ın rızasını gözetmekle, karşılıksız ve çıkarsız ilişkilerde salih amallerle, güven ve dua ile beraber insanın olumlu yönleri ortaya çıkmaktadır.

İnsanın olumlu yönlerini ortaya çıkaran ve psikolojisini rahatlatan unsurların başında kişilerarası ilişkilerde sorumluluk sahibi olmak, yardım ve dayanışmayı gözetmek gelir. Bu tarz işbirlikçi kişiler psikolojik yönden daha sağlamdırlar. İslamiyet’in emrettiği zekât ve sadaka sistemi,  insanlar arasında iyiliğin yayılmasına vesile olduğundan veren de alan da mutlu olur:

  • “Sevdiğiniz şeylerden hayra harcamadıkça refaha kavuşamazsınız. Yaptığınız her harcamayı bilen Allah’tır” (Al-i İmran 92).
  • “Rablerine olan saygıdan dolayı kötülükten sakınanlar, Rablerinin ayetlerine inananlar, Rablerine ortak tanımayanlar ve Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri çarparak yapanlar, işte onlar iyiliklere koşuşurlar. Ve iyilik için yarışırlar” (Mü’minun, 57-61).
  • “Kim Allah’a iman etmiş ve amel-i sâlih işlemişse Allah onun kötülüklerini örter. İçinde temelli ve sonsuz kalacağı, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar. Büyük kurtuluş işte budur” (Teğabün, 9).

Bu ifadeler, insanı yaratıcısının tanımladığı biçimde tanımanın yollarını gösterir. İnsan anlamlandırabildiği olgu ve olaylar karşısında psikolojisi rahatlar ve Rabbine tevekkül ederek yıpratıcı bir imtihandan geçtiğini bildiği için, maneviyatın din ile aynı şey olmadığını ayetler ışığında anlar.

Pozitif psikoloji insanın gelişimi ve iyi oluş halini pozitif düşünce ve eylemlerine dayandırmaya çalışır. 200 yıldır eski ve yeni kuramlarıyla psikoloji, insanın yaşadığı sıkıntılarına, depresyonuna ve daha birçok psikolojik rahatsızlıklarına çözümler aramasına rağmen kalıcı çözümler üretebilmiş değildir. Bu uğurda hala çabalar sarf etmektedir.

Dinden Uzaklaşan Psikoloji Uzak Doğu Mistisizmine Yöneliyor

Birçok Batılı psikolog dine mesafelidir ve Aguste Comte’un pozitif din (insan sevgisine dayalı) anlayışını benimser. Bu yüzden kuramlarında kullanacakları kavramlarını kendi dinlerinde aramak yerine Doğu’daki Budizm’e ve Taoizm’e yönelirler. Örneğin pozitif psikolojinin en önemli kavramlarından biri olan “farkındalık” kavramı Budizm’den alınmadır.

İnsanın ruhsal yapısını dikkate alan psikologlar son 20 yıldır Batıda, Amerika’da ve ülkemizde Manevi Danışmanlık ve Rehberlik adı altında kuramsal ve kavramsal çalışmalar yapmaktadırlar. Manevi danışmanlık uygulamalarında kullanılan temel yazılı kaynaklarından ilk ikisi Celalettin Rumi ve Yunus Emre’dir. Said Nursi, Erzurumlu Hakkı, Beyazıt Bestami, Ahmet Yesevi gibi mutasavvıfların eserlerinden de faydalanıldığı görülmektedir. Yazılı kaynakların Manevi Danışmanlık ve Rehberlik konusunda nasıl kullanılacaklarıyla alakalı yüksek lisans ve doktora çalışmaları yapılmaktadır.

Tüm bu çalışmalarda, genel anlamda “maneviyat” kavramının Budizm, Tao gibi uzak doğu öğretileriyle, tasavvufla ya da dinsiz anlayış olan ateizm ile ele alındığı ve tanımlandığı görülmektedir. Maneviyatın vicdanla birlikte ele alınması durumu kolaylaştırmaktadır. Tasavvufun kökleri uzak Doğu öğretilerine özellikle Budizm’e dayandığı bilinen bir gerçektir. Pozitif psikoloji de kavramlarını Budizm ve Taoculuktan aldığına göre disiplinler arası anlam birliğine vardıklarını ve manevi danışmanlık ve rehberlikte ortak kavramlara sahip olduklarını söyleyebiliriz.

Müslümanlar İçin Maneviyatın Kökeni

Müslümanlar eğer rahat ve huzurlu bir yaşam sürmek istiyorlarsa manevi rehber ve rol model olarak mutasavvıfların hayat hikâyelerini, menkıbe ve sözlerini terk etmeli, Hz. Muhammed’in hayatı ve sözlerine odaklanmalıdırlar. Hz. Muhammed, “Ben güzel ahlakı tamamlamak için geldim.” der. Kuran’da şöyle yazar:

  • “Sizin için Allah’tan ve ahiret gününden umudu olanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah’ın Elçisi’nde güzel örnek vardır” (Ahzap 21).

Hz. Muhammed ve arkadaşları yıpratıcı imtihanlardan da geçeceklerini biliyorlardı. Bir müminin Allah’a iman edip tevekkül ettikten sonra sabırla, namazla ve dua ile üstesinden kalkamayacağı hiçbir sıkıntı ve kederi yoktur. Çünkü Kuran’da şöyle yazılıdır:

  • “Müminler! Sabırlı davranarak ve namaz kılarak yardımı doğrudan (Allah’tan) isteyin! Allah sabredenlerin yanındadır” (Bakara 153).

Kutsal kitap Kur’an, ilk önce yaratıcı ile ilişkilerimizi düzenler. Rabbe ortak koşmadan (şirksiz) teslimiyet ve güvenden sonra benliğimizin inşasında, kişiler arası ilişkilerde, aile içi ilişkilerde, toplumsal olaylarda ve çevre bilincimizde gelişme yaşarız. Eğer müminler, Kur’an’ı anlayarak okurlarsa tüm konular hakkında pratik ve köklü çözümler bulabilirler. Hz. Muhammed’den rivayet edilen “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır; malın en hayırlısı, Allah yolunda harcanandır; Allah yolunda harcananın en hayırlısı da insanların en çok ihtiyaç duyduğu şeyleri karşılayandır” (Sahîh-i Buhârî, Hadîs No: 1226) sözü empati duygumuza vurgu yapar. Empati sağlıklı olgun kişide gelişmiştir ve empati sağlıklı insan ilişkilerinde olmazsa olmazdır. Altın kural kendin için istediğini başkası için de istemendir.

Manevi Danışmanlık Din ve Psikolojiye Karşı mı?

Bu soruya geri dönecek olursak sanırım kendimce cevaplar verdim. Maneviyat kavramını hangi bağlamlarda kullandığımızı ve bu kavramın ancak anlattığımız konu bütünlüğü içerisinde ortaya çıktığını anlamamız gerekmektedir. Maneviyat dendiğinde herkes aynı şeyi kastetmemektedir ve anlamamaktadır. Kur’an’ın dediği gibi:

Herkesin bir hedefi olur ve ona yönelir. Siz (tartışma yerine), iyi işlerde yarışın!

Mürüvvet Çalışkan

_____________________________________________

Kaynaklar

1- Şevki Işıklı ve Salim Ercan, Dijital Çağın Ruhsal Danışmanları, İskenderiye yayınevi, 2020, s.17.

2- Kur’an-ı Kerim.