Rus Ruleti!..

Eylül ayının ortalarında Ceyşü’l İslam’ın Şam’ı ele geçirmeye çok yaklaştığı yönündeki haberler kardeşlerimizin bir çoğunu çok heyecanlandırmıştı.

Beni değil…

Muhalifler bundan önce de Şam’da rejimi devirmeye çok yaklaşmışlardı. Daha doğrusu biz öyle sanmıştık. Bkz: Şam Volkanı operasyonu 2012…

Ara ara böyle heyecanlanıyoruz. Bir anda “zafer yaklaştı” nidaları kopmaya başlıyor.

Beni asıl şaşırtan şey, geride kalan beş yılın ve ölen yüz binlerce insanın ardından hala “zafer” kelimesinin telaffuz edilebiliyor olması.

Bu noktadan sonra neyin zaferinden bahsediyoruz?

Suriye halkının zaferi mi?

Hani şu ölen üç yüz bin insanın zaferi mi?

Yoksa beş milyon mültecinin zaferi mi?

Harabeye dönen şehirlerin zaferini mi konuşuyoruz yoksa?

Ceyşü’l İslam veya ÖSO, Şam’ı ele geçirseydi ve rejimi devirseydi, neyin zaferini kutlayacaktık? Hepimiz çok iyi biliyoruz ki Şam IŞİD’e verilecek. İster rejimin elinde olsun, ister muhaliflerin. Tıpkı Bağdat gibi…

Tam rejime ait jetlerin önünde zafer fotoğrafları çekiyorduk ki semada Rus jetleri göründü. Yine hevesimiz kursağımızda kaldı. Mızıkçılık yaptığı için Rusya’ya kızdık.

İyi de Rusya’nın Esed’e olan desteği yeni bir şey değil.

Neden bu şaşkınlık?

Dikkat ederseniz 2012’den bu yana Suriye konusunda en başat aktörler Rusya ve ABD’ydi. Türkiye ve İran gibi bölgesel güçler bu iki gücün yanında stratejik role sahip olmanın dışında belirleyici bir konuma hiçbir zaman gelemediler.

Rus uçaklarının Suriye’de boy göstermesi ile ABD başkanı Barack Obama’nın Suriyeli muhaliflere silah ve eğitim yardımı politikasının başarısız bir hamle olduğunu itiraf etmesinin, Suriye’deki oyunun şekil değiştirdiğinin habercisi olduğunu söyleyebiliriz.

Obama itirafını yaparken çok rahattı. Nasılsa ölen yüz binlerce insan hem Müslüman Hem Arap’tı.

Peki biz neden itiraf edemiyoruz?

Beş yıldır oynaya geldiğimiz Rus ruleti hep bizim başımızda patladı. Hep masumlar öldü.

Meşru müdafaa hakkın var dediler, elimize silahı da verdiler. Rus ruleti oyna dediler.

Her tetiğe bastığımızda on binlerce masum öldü. Sonra da bizi oyuna sokanlar; sizin elinize silah vermekle hata etmişiz, dediler.

Bundan sonra ne yapmalıyız?

Her şeyden önce Suriye’de silahlar artık susmalı. Bu savaş bitmeli.

Bu noktada ateşkesin kimin lehine olduğunun hiçbir önemi yok. Çünkü sonuç ne olursa olsun Suriye halkı kazanmış olmayacak. Ölümleri ve göçü durdurmak, şehirlerin yeniden inşa edilmeye başlanması, mültecilerin ülkeye geri dönmesini sağlamak, şuan her şeyden daha önemli.

Ne var ki, muhalifler ve rejim arasında bir ateşkes söz konusu olsa bile IŞİD tehlikesini ortadan kaldırmak şuan için mümkün görünmüyor.

Bu durumda Suriye 2011 öncesindeki haline bile bir daha dönemeyebilir.

Keşke sabırlı olup, silahlı devrim yerine, toplumsal dönüşüm yoluna giderek yüz binlerin hayatını ateşe atmadan zalimlerin hilelerini boşa çıkarma yoluna gidebilseydik.

“Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler. Eğer siz sabırlı olur, Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez. Çünkü Allah onların işlediklerini kuşatmıştır.” Bakara Suresi 195. Ayet

Vedat Yılmaz’ın kaleme aldığı bu yazı, 4.10.2015 tarihinde Fıtrat Haber sitesinde yayımlanmıştır.