Tasavvuf Demeden Yazayım
Bir de böyle deneyelim bakalım nasıl olacak
Çok sinirlenmişler “Tek doğru, tek kutsal, kitaptır. O da Kuran’dır. Bir şey Kuran’da varsa vardır, yoksa yoktur” diyenlere
Ne Haricilikleri kalmış ne Evangelistlikleri ne CIA destekli olmaları
Kendilerini de ilim ve bilim ehli görmüşler
ama asıl sinirlendikleri kendilerine sorulmaması olsa gerek dört kitabın manasının
Yunus’a yetişememişiz, Kitapçı Muzaffer’e de soramadık, bari kendisine soraydık ya, değil mi
Birine sormak yerine Kuran okumak çok tehlikeli çünkü
HafazanAllah anlarız falan Allah’la aramıza kimseyi koymamamız gerektiğini(!)
Biz yine de açılımımızı getirelim
Kuran’ı kelimesi kelimesine okumaya çalışmak bir Kuran’ı anlamlandırma modelidir, yani Kuranî’dir. Adem (as) Rabb’inden kelimeler aldığından beri bilinmektedir. Kuran’ı anladığı dilde okuyan her insanın anlayabileceği bir ontolojisi vardır, bir epistemolojisi vardır, ahlak görüşü vardır, toplum görüşü vardır. Adem (as)’ı, İbrahim (as)’ı, Muhammed (as)’ı, her kavme kendi diliyle gönderilen nebi-resulleri, koşarak gelip cennete giren adamı, “Sen sırf, Rabbimizin âyetleri bize geldiğinde iman ettiğimiz için bize hınç duyuyorsun.” diyen sihirbazları vardır
İstatistiği, vitaliteyi bilmem ama tevhid söz konusu olduğunda oturduğu yerde oturamayıp kaç kişi olduğuna bakmayan Kuran talebeleri doğru bildiklerini yaparlar. Vazgeçmezler
Netice: Neyin Kuranî, neyin İslamî olduğunu yine ve ancak ve ancak Kuran’dan öğreniriz
Özlem Ata’nın kaleme aldığı bu yazı, 28.12.2017 tarihinde Fıtrat Haber sitesinde yayımlanmıştır.