TCMB’NİN KEFEN PARASI

Devletin gelecek döneme ilişkin gelir ve gider planına bütçe denilir. Bütçede iki ana kalem vardır: gelirler ve giderler. Giderler gelirlerini aşarsa bütçe açığı,gelir ve giderler  birbirine denk olursa bütçe denkliği ve gelirler giderleri aşarsa bütçe fazlası ortaya çıkar.

Gelir tarafındaki en temel kalem vergi gelirleridir. Gider tarafındaki en önemli kalemler ise faiz ödemeleri, yatırımlar ve personel giderleri olarak sıralanabilir.

Açıklanan Haziran 2019 bütçe gerçekleşmelerine göre bütçe 11 milyar TL açık verdi. Buna göre Ocak-Haziran 2019 dönemi bütçe açığı 77.9 milyar TL olarak gerçekleşti. 2019 yılının tamamı için öngörülen bütçe açığı 80.6 milyar TL idi. Bu durumda 2019 yılı için öngörülen bütçe açığının neredeyse tamamına ilk 6 ay içerisinde ulaşılmış durumda. Bu durum yönetilebilir bir durum değil. Gelinen noktada seçim sürecinin önemli bir rol oynadığı gerçeğini göz ardı etmemek gerekiyor.

Bütçe açığı; dış borç alarak, iç borç alarak, para basarak, harcamaları kısarak, kamu hizmetlerine zam yaparak ya da vergileri artırarak finanse edilebilir. Bu çözümlerden genellikle iç ve dış borçlanma ön plana çıkar. Eğer bu çözüm yolu tercih edilirse giderek büyüyen ve bu şekilde devam ederse öngörülenin çok üzerinde gerçekleşmesi muhtemel olan bütçe açığı borç alma faizlerinin kaçınılmaz bir şekilde yükselmesine sebep olur. Bu durum faiz giderlerini artırır.

Bir diğer tercih edilebilecek çözüm olan vergi artışları ise ekonomik küçülme dönemlerinde yani ekonominin durma noktasına geldiği durumda pek rasyonel olmaz. Ayrıca vergi artışı çözümü aynı zamanda enflasyonist etki yapar.

Son günlerde ortaya çıkan bir diğer çözüm yolu ise TCMB yedek akçelerinin hazineye aktarılması. Bu çözüm yolu ise oldukça yoğu eleştirilere maruz kalıyor.

Bildiğimiz gibi TCMB bir anonim şirkettir ve Türk Ticaret kanuna tabiidir. Kanunun ilgili maddesine göre anonim şirketler her yıl ettikleri karın bir bölümünü yedek akçe olarak ayırmak zorundadır. Bu bilanço kalemi ise söz konusu şirketin alacaklılarını şirketin batma riskine karşı koruma amaçlıdır. Peki para basma yetkisi meclis tarafından kendisine verilmiş olan TCMB’nin alacaklıları risk altında mıdır?

TCMB’nin birincil görevi ülkede fiyat istikrarını tesis etmektir yani ”kamu yarına” çalışır. Kamu yararı sözünü tırnak içerisinde yazdım çünkü tarihsel olarak incelersek TCMB’nin kar ettiği dönemler ülkenin ekonomik sıkıntılar ile mücadele etmek zorunda kaldığı dönemlerdir.

Çoğaltılması mümkün olan bu sebepler TCMB’nin başlı başına ayrı bir yapı olduğunu bize gösteriyor.

Merkezi yönetimin para ihtiyacını hazine karşılar. Hazinede bu kaynağı dolaylı yoldan Merkez Bankası’ndan karşılar. Bu işlem bankalar üzerinden borçlanma yolu ile olur.

Ancak yedek akçe hazineye aktarılırsa Hazine ihtiyacını zaten ortağı olduğu bir kurumdan kendi hanesine gelir kaydederek karşılamış olacak.

Ancak eleştirilerde kısmen gerçek payı olan kısım bunun bir nevi para basmak olduğu ve bunun enflasyona sebep olabileceğidir.

Özetlemek gerekirse; devletin bütçe açığı var. Bu açığı borçlanarak kapatma yolunu seçerse borç stoğu büyümüş olacak ve bunun için faiz ödemek zorunda kalacak. Vergi yolu ile kapatma yolunu seçerse bu durumda enflasyona sebep olur. Bu ihtiyacı Merkez Bankası’nda duran yedek akçe yoluyla karşılarsa gelir yazmış olacak. Böylece borç büyümemiş olacak ve bütçe açığı finanse edilmiş olacak.

Peki bu para basma yöntemi korkulduğu gibi enflasyonu artırır mı? FED, ECB ve Japon Merkez bankası uzun süredir para basıyor. Ancak bu durum endişe edildiği gibi enflasyon yaratıyor mu? Hayır.

Ayrıca açıklar zaten oluşmuş yani bu para zaten harcanmış. Eğer hazineye aktarılacak olan bu para bütçe açığının finansmanı için kullanılacaksa ve ilave harcamalara sebep olmayacaksa enflasyon yaratmaz. Ancak bu hazineye aktarılacak olan para bankalar aracığı ile çarpan etkisi ile artıp halka kredi olarak dağıtılırsa bu enflasyona sebep olur.

Bildiğimiz üzere merkez bankası para basıyor ancak bankalarda kaydi olarak para yaratıyor. Merkez Bankasının bastığı paranın enflasyon üzerindeki etkisi sınırlı olurken bankaların yarattığı bu kaydi paranın enflasyon üzerinde önemli bir etkisi olur.

Ortada bir hastalık varsa teşhisi doğru koymak gerekir. Mesele Ocak-Haziran 2019 döneminde ortaya çıkmış olan 77.9 milyar açığın 50.1 milyarlık kısmının faiz ödemelerinden kaynaklanıyor olmasıdır ve yine mesele bu bütçe açığını finanse etmek için 78.2 milyar borçlanma yoluna gidilmesidir. Dikkatleri ipteki cambaza çekerek ülkemizin cebinden faiz yolu ile para hortumlanmak istenmektedir. Mesele oyun planını değiştirmek ve faizli borç sistemini terk etmektir.

Bu görüşü zor gün parası veya kefen parası olarak değerlendirmek doğru değil. Merkez Bankası zaten istediği zaman para basabiliyor. Bu gelecek olan para sadece bütçe açığını finanse etmek için kullanılırsa son derece doğru bir karardır. Bütçe açığı her halükarda finanse edilecek bu finansmanı faiz vererek borçlanmak ya da vergi artırmak yerine bu şekilde bulmak son derece olumlu bir karardır. Dünyadaki örneklerine bakıldığı zaman görülecektir ki birçok merkez bankası karlarının bir kısmını yedek akçe olarak tutmayıp karlarının tamamını hazineye aktarmaktadırlar.

Ömer Mahmut Kuzanlı