TÜKETİRKEN TÜKENDİK

Her toplumun kendine ait yerleşik bir dili vardır.

Bir toplumu değiştirmenin en kolay yolu dili değiştirmekten geçer.

Bilinçli ya da bilinçsiz yapılan dildeki oynamalar sadece o toplumdaki kavramları değiştirmekle kalmaz toplumun o kavrama yüklemiş olan değerlerini de değiştirir, alt üst eder.

Dolayısıyla da dildeki bu bozulma öncelikle zihinlerde bozulmayı başlatır. Zihinlerdeki bozulma davranışlarda ki bozulmayı getirir, davranışlarda ki bozulma bütün ilişkileri alt üst eder, bu zincirleme bir süreçtir.

Yolunda giden, düzgün işleyen bir çarkın dişlilerinden birinin bozulması bütün bir sistemin bozulmasının önünü açar.

İnsanlığın bozulma süreçlerinin başında kavramların anlamlarının değiştirilmesi ve içinin boşaltılması gelmektedir.

Tüketim kavramı ihtiyaç kavramından evrilmiş, çarpık bir anlam kaymasının sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

İnsanlık varoluşundan beri her daim bir şeylere ihtiyaç duymuştur. Yeryüzünde hayatların sürdürülmesi ihtiyaçlarının yerli yerinde karşılanması ile mümkündür. İhtiyaç dediğimiz şey onu doğru şekilde elde edip, yerli yerince kullanıldığında ancak anlamı doğru yerine oturur.

Oysa günümüzde ihtiyaçların sınırı bozulmuş gereksiz ihtiyaçlar üretilir hale gelinmiştir. Aslında ihtiyaç olmayan şeylerin ihtiyaç haline getirilmesi insanların zihin formatlarındaki bozulmanın bir sonucudur. İnsan aynı insandır ancak tüketim penceresinden bakınca insanlık değişmiş ve çılgınca tüketme sevdasına düşülmüştür.

Tüketme yok etmenin bir karşılığıdır. İnsanlık tüketirken yok etmekte ama aynı zamanda da tükenmekte yani yok olmaktadır. Ancak farkında değildir.

Tüketim kelimesi dilimize yerleştiğinden beri ne çok şeyimiz yok oldu tükendi gitti. Farkında mıyız?

Bugün şikâyet ettiğimiz ne çok şey vardır. Sadece canımız yanınca, bize bir zararı dokununca yok olup gittiğini fark ettiğimiz şeylerdir bunlar… Şöyle bir düşünelim…

Mesela ahlâk yok oldu diye şikâyet ediyoruz. Çevremizde kimsenin kimseye saygısı kalmadı deyip hayıflanıyoruz. Yok, ettiğimiz her bir değerimizin yerine özel günler tahsis edip sadece o günlerde yapılan kutlamalarla ruhsuz bir anma törenleri vâri bir birlikteliklerle geçiştirmeye çalışıyoruz!

Özel günlere tahsis ettiğimiz değerleri anarken de yine tüketim çılgınlığımızla bunları gerçekleştiriyoruz.

Hediyeleşmenin verdiği muhabbeti, sevgiyi tüketimi körükleyen çılgınca bir olmazsa olmazlar haline getirip içini boşaltıyoruz.

Eskiden düğünlerde verilen hediyeler iş görsün evlenen iki gencin yuvasını kurmalarına bir katkı olsun diye verilirdi ve bir değeri vardı.

Alınan her bir hediye bir ihtiyacı karşılardı.

Eşyalar getirilen hediyelerdi.

Ancak günümüzde hediyenin yerini takılar aldı. Takılanlar da eksik tamamlamak değil, gösteriş yarışından başka bir şey olmayan içi boş sadece maddi boyutu olan tüketime dayalı adeta insanların birbirlerine maddi imkânlarına göre değer biçildiği bir kutlama ya da kutsamalara dönüştü

Her takılan hediye ödünç bir gösteriş haline geldi

Takılan takılar, “ben ona taktım oda bana getirecek” ya da “o bana taktı bende aynısı hatta fazlasını takmalıyım” görüşünün hâkim olduğu gösteriş sergilemeden başka bir şey değil

Nasıl bu hale geldik?

Evliliklerde asıl olan yardımlaşma olmalı değil miydi?

Tüketim bilinci diye oluşturulmaya çalışılanlar insanlar arası gösterişin yerleşmesinden başka bir işe yaramamıştır.

İsraf hayatımızın her kademesinde tavan yapmıştır

İsrafla ihtiyacın arasındaki ince çizginin sınırını kaldıran tüketim bilinci olmuştur.

Bilinçli tüketici olma uğruna bilinçsiz ce yapılan harcamaların sonu gelmez olmuştur.

Sürekli üretilen ve tüketmek üzere önümüze gösterişli paketlerde sunulan her şey bize ihtiyacımız gibi gösterilip adeta bakar kör haline getirmektedir.

Madde bağımlısı olmak kavramı da tüketim kavramının hayatımıza soktuğu bir olgudur.

Nedir madde bağımlısı bu sorunun cevabı sanırım sadece esrar eroin gibi herkesin ürküten bu ve benzeri maddeler midir?

Hiç sanmıyorum.

Madde dediğimiz şey elle tutulup gözle görülen insanların somut olarak hayatlarına soktukları şeylerdir.

O zaman hayatımızda vaz geçemediğimiz olmazsa olmaz olan her türlü “madde” bizim için bağımlı olduğumuz şeylerdir.

Olamazsa olmaz dediğimiz şeyler nelerdir bir sıralayalım…

Düşünmesi bile ürkütücü geldi değil mi?

Çoğumuzun çocukluğunda adını bile bilmediğimiz, 10 ya da 20 yıl sonra siz bu maddeleri elinizden bırakmayacaksınız onunla yatıp onunla kalkacaksınız, asla onlarsız bir hayatınız olamayacak denilse inanmazdık.

Ama şimdi ne çok şey var hayatımızda olmazsa olmaz dediğimiz ve hızla da artmakta olan!

Tükenirken tükeniyoruz

Ve hepimiz birer madde bağımlısıyız

Kimse inkâr etmeye kalkmasın

İhtiyaçlar listemiz gitgide uzuyor

Hepimiz birer bağımlı haline geldik

Artık bu gidişe bir dur dememiz lazım

Allah bizi bu dünya ya neden getirdi

Şöyle bir düşünelim ihtiyaç ile israf arasındaki o ince çizgiyi korumadığımız sürece tükenmeye devam edeceğiz.

Öncelikle de maneviyatımızı değerlerimizi ahlakı bizi biz yapan insani özelliklerimizi tüketiyoruz.

Farkındalık oluşturmadan tekrar dirilmemiz ayağa kalkmamız zor.

Bunun için dilimizi temizleyerek işe başlamalıyız.

Tüketim kavramını hayatımızdan çıkarmalı yerine ihtiyaçlarım kelimesini yerleştirmeliyiz ki toparlanma sürecine girebilelim.

Bizi lüks ve israftan kurtaracak olan dilde yapılacak değişimidir.

Olmasa da olur!

İhtiyaç olarak gördüğümüz her şeyde “olmasa da olur” mu sorgulamasını yapmak bizi tüketim ile ihtiyaç arasındaki ince çizgiyi fark ettirecektir.

Bu düşünce çok önemlidir.

Bizi bağımlılıktan kurtaracak olan bu olguyu yerleştirdiğimizde ne kadar çok şeyin aslında olmasa da olur olduğunu kavrayabiliriz.

Yediğimiz, giydiğimiz, kullandığımız ne kadar çok şeyin aslında bizim ihtiyacımız olmadığını o zaman kavrayabiliriz.

İşte bu olmasa da olur dediğimiz birçok şey bizi Allah’ın emirlerini uygulamada kolaylık kapısını da açacaktır.

Olmasa da olur dediğimiz şeyler belki de birçok insanın hayati ihtiyaçlarını karşılamada olmazsa olmazları haline gelebilir.

Neden olmasın!

Bir tane eksik olsa dünya durmaz biz tüketmezsek birileri ihtiyacını karşılayabilir.

Bu düşüncelerimiz canlandırılmalı birbirimizi bu yönde teşvik etmeli özendirmeliyiz.

Tüketim yarışından vaz geçip hayır da yarışmalıyız.

Allah’ın emirlerini yeryüzüne hâkim kılmak adına yarışmayı kendimize şiar edinmeliyiz.

Hemen bugün şimdi buna başlayalım.

 

Ahsen Başaran’ın kaleme aldığı bu yazı, Fıtrat Haber sitesinde 3.10.2017 tarihinde yayımlanmıştır.