Yaşam ve Düşünce Tarzları
Müslüman, bir ülke olduğumuzu iddia ettiğimiz halde Neden Kur’an Müslümanlığını, temel düşünce çatısı edinerek yaşam tarzı olarak benimseyemiyoruz?
Allah’a, Nübüvvete ve Ahirete olan inancımızda bir sıkıntı yokken bu duruma nasıl düştük/düşürüldük?
Kültür nedir?
Kültür; Bir toplumun duyuş ve düşünüş birliğini oluşturan, gelenek durumundaki her türlü yaşayış, düşünce ve sanat varlıklarının topu ve tarihsel ve toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan her türlü değerlerle bunları kullanmada, sonraki kuşaklara iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların tümüdür. Kültür insan emeğidir. Değer yargılarını insanlar belirler, temelde insanı baz alır.
Kültürün eş anlamlısı “Ekin’dir” “Ne ekersen onu biçersin” sözünden yola çıkarak çağlar boyu gelişen farklı farklı kültürler dinimiz olan İslam’ı yansıtır mı?
Kültürel olgu/olaylar ile dinimiz olan İslam aynı kefeye mi koyuyoruz?
Araştırdığımızda görünen o ki; Süre gelen zaman içerisinde tüm kültürel olgular sürekli bir uzlaşım ya da çatışma içerisinde olduklarından farklı farklı “kültürlerin” dinimizi yansıtmayacağı aşikârdır…
Kur’an, kişileri barış ve esenliğe davet ederken kişisel ve toplumsal sorumluluklarımızı teker teker elimize verir. Kur’an, tüm insanlığa gönderilmiş, kişileri özgür kılıcı evrensel bir çağrıdır. Buna rağmen ülkemizde yaşanan Müslümanlık bizi neden özgürleştirmiyor?
Ortaya çıkan şemada görüleceği üzere, algımızı şekillendiren dominant etkiler yüzünden, ataların kültürel yaşam tarzlarını “DİN” diye algıladığımızdan sürekli çarpık bir din anlayışımız oluşmuş.
Tüm kültürel olguların ortak noktası, baskıcı, kula kulluğu önceleyen, sorgusuz, sualsiz kişilerin öğretilerini yani kendi yaşam/düşünce tarzlarını din budur diye sunmaları yüzünden Ülkemizde hatta Dünyada gerçek İslam’ı yaşayamamışız… Müslüman olduğumuzu iddia ettiğimiz ülkemizde, çoğunluğumuzun yaşam ve düşünce tarzı batı kültürüne göre şekillendiği için ya da diğer çoğunluğumuzun yaşam ve düşünce tarzı Arap kültürüne göre şekillendiğinden ve Şamanist düşünce tarzını da eritme potasında harmanladığımızda ülkemizde sürekli algı kırıklıkları yaşamamız çok normaldir. Sürekli, atalarımız gibi yaşamaya çalışıp onlar gibi düşünüyoruz.
Günümüzde modern çağların dominant etki aracı olan, Medyanın da etkisi sayesinde her tür kültürel emperyalizme maruz kaldığımızı anladığımızda, küresel köy haline gelen dünyamızda kula kul olmayı bıraktığımızda ancak İslam’ı (Nebi-Resullerin daveti olan) sadece Ana kaynağa/Vahye döndüğümüzde yaşayabiliriz…
Allah, bu uğurda önümüzü – ufkumuzu – açsın. Kur’an kendi kendini açan bir kitaptır. (Bkz. Hud suresinin ilk ayetleri, Furkan /33, Fussilet/3, Muhammed/14, Hadid/17, İbrahim/10, Talak/11, Maide/67, Nahl/64 gibi ayetler)
Kendilerine, “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiği zaman, “Hayır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” derler. Şeytan, kendilerini cehennem azabına çağırıyor olsa da mı? (Lokman/21)
Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)’a uyarız!” derler. Peki ama ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar?) (Bakara/170)
Andolsun, sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah’ın Resûlü’nde güzel bir örnek vardır. (Ahzap/21)
Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz. (Al-i İmran/103)
Rabbinizden size gerçekleri gösteren deliller geldi. Artık kim gözünü açar hakkı idrak ederse kendi yararına, kim de (hakkın karşısında) körlük ederse kendi zararınadır. Ben başınızda bekçi değilim.
Ve kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa, o takdirde kendisinden asla kabul edilmez ve o, ahirette “hüsranda olanlardan olur. (Al-i İmran /85)
İman edip bu Elçi’nin hak olduğuna şahit olduktan ve hakikatin bütün kanıtları kendilerine geldikten sonra hakikati inkâr etmeyi seçen bir halkı Allah nasıl doğru yola ulaştırır? Allah, böyle bir zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. (Al-i İmran/86)
Allah’ın izniyle, Nebi- Elçilerimiz önderliğinde ve örnekliğinde hak ve gerçek din olan İslam’ı vahiyden Kur’an’dan duru, yalın haliyle öğrenebilmemiz dileğiyle.
Mürüvvet Çalışkan’ın kaleme aldığı bu yazı, Fıtrat Haber sitesinde 7.11.2016 tarihinde yayımlanmıştır.