YOLCULUĞUN HİKMETİ!

“Ve (Allah) size bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etmiştir ki, siz onların sırtına binip yerleşince Rabbinizin nimetini anarak şöyle dersiniz; Bunu bizim hizmetimize vereni tesbih ve taktis ederiz; yoksa biz buna güç yetiremezdik. Biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz.”[1]

Bizi terbiye edip eğiten yüce Rabbimizin; dünya yolculuğuna annemizin rahminden başlatıp, kabir alemine kadar yaşayacağımız yeryüzündeki yolculuğumuza yardımcı olan vasıtaları yaratması, şüphesiz verilen bütün nimetlere teşekkürü doğurur.

Kültürümüzde “bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır” sözü; kara, deniz ve şu anda saatlerle kat edemeyeceğimiz hava yolunu Cenab-ı Allah’ın bizim emrimize amade etmesi, bizim O büyük güce tesbih ve takdis etmemizi getirir. Ne kadar dünya üzerinde gezersek gezelim, güç yetiremeyeceğimiz bu yolculuğun sonucunda dönüşümüzün Rabbimize olması gerçeği bize asıl yolculuğun “kulluk yolculuğu” olduğunu hatırlatır.

Yolculuk; bir taraftan sevdiklerinden ayrılık, öte taraftan neler yaşayacağını bilemediğin bir macera… Ne geride bıraktığını bulmaktan, ne de geri dönmekten emin olamadığın yolculuk… Nitekim sonucunda gidip de dönmemek, dönüp de bulamamak var.

Dini yükümlülüklerin bile yarıya indirildiği, farz namazların yarısının kılındığı, ramazan orucunu tutmamaya müsaade edildiği, hatta zengin bile olsa yolda kalındığında zekat verildiği bir haldir.

Yolcunun duasını kabul olması bir hadis-i şerifte Allah’ın Nebisinin söylemi yolculuğun bir çeşit azap olduğunun da delili gibidir.

“Yolculuk bir çeşit azaptır. Doğru dürüst yiyip içmekten ve uyumaktan sizi alıkor. Herhangi biriniz işiniz bittiğinde acele etsin.” [2]

Bir çeşit azap olarak nitelendirilen yolculuğun sonunda iyiyken kötü olmak, sevdiklerinde ayrı kalmak, zenginken fakir, sıhhatliyken hastalanmak, sağlamken sakat kalmak, ilerlemişken geri kalmak gibi tehlikeler de vardır.

Bunun yanında Hz. Muhammed (a.s.) “Yolculuk yapınız ve sıhhat bulunuz”[3] buyururken, bu tür yolculuklarda yaşanan olumsuzluklar bile olsa insana sıhhat getireceğini de belirtmiş ve içinde bulunduğumuz nimetlerin farkında olmamızı ve şükrümüzün yetersiz olduğunu ifade etmek istemiştir. Nitekim hastalandığımızda da ilaç kullanıyoruz. İlaç acıdır, lakin hastalığı giderici mahiyettedir.

Bütün bu zorluklarda dolayıdır ki bize hayatını her noktasında örnek olan ve her anını Allah (c.c.)’lı yaşayan Allah (c.c.)’ın Rasululü Muhammed aleyhisselam, her yolculuğuna çıkarken üç kere tekbir getirdikten sonra şöyle dua ederdi;

“Yolculuğun güçlüklerinden, üzücü manzaralarla karşılaşmakta, iyiyken kötü olmaktan, mazlumun bedduasından ve dönüşte mal, çoluk çocuğu kötü hallerde bulmaktan Allah (c.c.)’a sığınırım”  [4]

Yeme, içme uyuma gibi zorlukların olduğu, içinde nelerin gizli olduğu bilinmeyen bir yolculuğa çıkarken Allah bilinciyle çıkmak şüphesiz “kulluk şuuruyla” alakalıdır. Her an Allah’ın (c.c.) gözetimi altında olduğumuz ve her yaptığımızda hesaba çekileceğimizi bilmemizi doğurmalıdır.

Hiç kimse tarafından tanınmadığımız, bundan dolayı hata yapmaya daha meyilli olduğumuz bir gerçektir. Toplum, mahalle daha da ötesi baba baskısının bile kalmadığı, “Allah (c.c.)’tan korkmuyorsan, kuldan utan” sözünün hiç bir şey ifade etmediğinin doğurduğu da bir gerçektir.

Kulluk konumunun ve bilincinin ifadesi hükmünde olan Zuhruf suresinin Hak Teala şöyle buyurur: (Bu binekler) üstünde rahat etmeniz içindir. Rahatladığınız zaman Rabbinizin nimetlerini hatırlamalı ve şöyle demelisiniz: “Bunları hizmetimize veren Allah’a boyun eğeriz; yoksa bunu kendiliğimizden başaramazdık.„[5]

Gücü sınırlı olan bizlere havada kuş gibi uçmak, denizde balık gibi yüzme, karada jaguar gibi hızlı gitmek hiç bir insanın yapabileceği iş değildir. Üç saatte ülkeleri aşıp, Almanya’dan memleketine gitmek hangi insanın yapabileceği bir olaydır.

Allah (c.c.)’ım! Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih eder ve yüce sıfatlarla anarız.

“Biz şüphesiz Rabbime döneceğiz.”[6] Dönüş Sana Allah’ım. Çıkacağımız bütün yolculuklarla dönüşü olmayan büyük yolculuk arasında bir bağ kurmakta ve asıl yolculuğun “kulluk yolculuğu” olduğunu bize Rabbım hatırlatmaktadır.

Hak Teala her zaman ve her yerde kulluk görevimizi sürdürmemizi, dünya hayatının başlı başına bir misafirhane olduğunu bize hatırlatmaktadır.

Her şeyin Rabbımıza kulluk için vesile olduğunun farkında olunmalıdır. Sürekli kulluk şuuru içinde olunması, yolculuğa bu şekilde bakılması gerekliliği bilinmeli ki imanın tadı alınabilsin…

Ne mutlu imanının tadını her yerde ve her zaman alabilenlere!

Asiye Türkan’ın kaleme aldığı bu yazı, Fıtrat Haber sitesinde 9.9.2017 tarihinde yayımlanmıştır.

____________________________________________

[1]Zuhruf 43/ 12-17

[2]Buhari Umma 19,Cihad 136, Et ime 30- Müslim İmare 179- İbni Mace , Menasik 1

[3]Ahmed ibn-i Hanbel,Müsnet 2, 380

[4]Müslim,Hac 426; Tirmizi,Daavat 41; Nesai, İstiaze 41-42; İbn-i Mace, Dua 30

[5]Zuhruf Suresi 43/13

[6]Bakara Suresi 2/156