Zamanın Ruhu
Zamanın Ruhu ne demektir?
İnsan denilen varlığa ruh üflendikten sonra görebilen, gördükleri ve duydukları ile yargıda bulunabilen, olgu olaylar arasında bağ kurabilen, düşünen ve değer üretebilen bir varlık oldu.
Değer üretebilme yetisi insanoğlunu birçok yaratılmışlardan üstün kılmaktadır.
Hâlbuki Âdemoğullarına çok değer verdik, karada ve denizde taşıttık, onlara temiz ve lezzetli nimetler verdik, yarattığımız akıllı varlıkların çoğundan da üstün kıldık[1]
“Zamanın Ruhu” denilen kavramsallaştırma dönemin ortak kabulleri doğrultusunda, toplumsal hafıza da kabul görmüş alışkanlıkların tümünü anlamaya yarayan bir kavramdır. Her şeyde olduğu gibi zamanın bir değişen bir de değişmeyen yönü vardır.
İnsan denilen varlıkta çift yönlüdür. İnsanda var olan dürüstlük, merhamet, cömertlik, sadakat vb. ahlaki temel ilkelerde zaman üstü büyük değerlerdir. Geçmişte, günümüzde ve gelecekte her zaman ve her yerde değer olarak kalmaya devam edecektir. Temel değerlerimizi iyi yönde de kullanabiliriz, kötü yönde de…
Ürettiğimiz iyi bir değer topluma yayıldığında iyi bir hayat yaşamamıza sebebiyet verirken, kötü bir değer ise kartopu gibi toplumsal çöküntüye sebebiyet verebilir. Lut (as)’ın kavminin ürettiği kötü eylem örneğinde olduğu gibi[2] ya da Âdemin iki oğlundan birinin diğerini öldürmesi ile başlattığı eylem[3] gibi…
İyi bir işe destek veren[4]ondan bir pay alır; kötü bir işe destek veren de ondan dolayı bir sorumluluk üstlenir. Her şeyi görüp gözeten Allah’tır. (Nisa/85)
Dinimizde iyi bir çığır açana, bunun sevabı ile bununla amel edenlerin sevabı verilir o çığırda [o yolda] gidenlerin sevabından da hiçbir şey eksilmez. Dinimizde kötü bir çığır açana da bunun günahı ile bununla amel edenlerin günahı verilir o kötü yolda gidenlerin günahından da hiçbir şey eksilmez.[5]
Bir değer üretirken neye çığır açtığımızın farkında olmalıyız. Olumlu, olumsuz ürettiğimiz tekrarlanan değerler, toplumsal hafızada kabul gördükten sonra kolay kolay değişmezler. El öpmek, otobüste yaşlılara yer vermek, kan davası, berdel gibi değerler de bizim ürettiğimiz değerlerdendir. Ya da sanayi ile araba üretimi arttıktan sonra oluşan trafik sorunlarını çözmek için, trafik kurallarına uyma zorunluluğu bizim ürettiğimiz yasalardandır. Kısaca iyi, kötü, olumlu, olumsuz değer üretebilme ve bu değerleri genele yayabilme kapasitesine sahibiz. Allah’ın sınırlarını çizdiği toplumsal yasalarla bizim sınırlarını çizdiğimiz toplumsal yasaları birbirine karıştırmamız gerekmektedir. Allah’ın sınırlarını çizdiği ilkeler, yasalar evrenseldir. Bizim yasalaştırdıklarımız ise toplumdan topluma, zamandan zamana değişebilen ilkelerdir ve yasalardır.
Allah’ın sınırlarını çizdiği yasalar aşıldığında toplumsal çöküntüler başlar. İnsanoğlunun ürettiği kötü değerler, haddini aştıktan sonra başlamaktadır. Çağlar boyu, insanoğlunun ürettiği kötü değer/ler, toplumsal hafızaya bir virüs gibi yayıldığında Cenabı Allah, Nebi/Resuller yoluyla toplumda yer etmiş kötü değer/ler’in silinmesi için uyarılarda bulunmuştur. Uyarılara kulak asmayan toplumlar kangrenli elin kesilmesi gibi cezalandırılmıştır. Ancak Yunus (as) kavmi müstesna… Uyarılara kulak veren Yunus’un kavmi helak olmaktan kurtulmuştur.[6]
Biz bozuldukça düzende bozulmaktadır.
Bu bir kuraldır. Bir topluluk kendi özünü değiştirmezse Allah ona verdiği nimeti değiştirmez; Allah, dinler ve bilir. (Enfal/53)
Kişiyi önünden ve arkasından takip eden (melekler) vardır; Allah’ın emriyle onu (ve yaptıklarını) koruma altına alırlar[7] Bir toplum kendinde olanı bozmazsa, onu Allah da bozmaz. Allah bir topluma sıkıntı vermek isterse, kimse engel olamaz. Onların Allah ile kendi aralarına girecek bir dostları yoktur. (Rad/11)
Zamanın ruhu toplumsal hafızamızda yer eden olgu olaylardır. Biz değişirsek zamanın ruhu da değişmektedir. Toplumsal hafızaya yerleşmiş kötü virüslerden kurtulmanın yegâne yolu Allah’ın belirlediği sırat-ı müstakim üzere yaşamaktır. Allah, şirki affetmez…
Toplumsal fayda için ürettiğimiz yasalar; Allah’ın yasalarının önüne geçmemelidir. Ana ilkeler sabit kaldıktan sonra teknolojiyle doğru orantılı olarak değişen yaşamlarımızda, toplum yararına belirlediğimiz ilkeler, yasalar tamamen toplum çıkarına hizmet etmelidirler.
Allah’ın belirlediği temel ilkeler, yasalar değişmez sabittir, sınırları çizilmiştir.
Kendimizin ürettiği değerler, ilkeler, yasalar zaman içinde değişebilirler, geliştirilebilirler… Artı değerler üretebilmek dileğiyle.
Mürüvvet Çalışkan’ın kaleme aldığı bu yazı Fıtrat Haber sitesinde 15.1.2018 tarihinde yayımlanmıştır.
___________________________________________________
[1] Buradaki ‘men’ zamiri akıllı varlıklara gider. Dolayısıyla insanların, meleklerin (cinlerin) birçoğundan üstünlüğüne işaret eder
[2] Bkz. Araf/80, Ankebut/28
[3] Bkz. Maide/ 21,31 ve arasındaki ayatler
[4] Burada şefaat kelimesine “destek veren” anlamı verilmiştir. Çünkü şefaat, birinin eşlik etmesini istemek, eşlik etmek veya arka çıkmaktır El-Ayn, Müfredât).
[5] Müslim
[6] Bkz. Saffat 139, 148 ve arasındaki ayatler, Yunus/98
[7] Oturan iki alıcı, (bütün yaptıklarını) sağından ve solundan kayda alırken ağzından çıkan her sözü kaydeden bir gözcü de yanında bekler. (Kaf 50/17-18)
“Üzerinizde koruyucular, değerli yazıcılar vardır. Onlar yaptığınız her şeyi bilirler.” (İnfitâr, 82/10-12)